“Alevi Yemeği’ne dair bir anı.. O Alevi köyüne de bir kez daha şükranlarımı sunuyorum. Allah razı olsun” Burak Ersemiz yazdı

“Alevi Yemeği’ne dair bir anı”

20 Mayıs 1998 tarihinde sel yüzünden yol çöktüğü için karayolundan arabayla ulaşamadığımız Karabük’e gece yağış altında 50 kilometre yürüyerek varmak istedik.
Sabahın ilk ışıklarında vardığımız bir köyde evinden koşup gelen bir kardeşimiz birazda ısrarla beni ve kameramanım Ekrem Güleçyüz’ü evine davet etti.
Sırılsıklam ve üşümüştük teçhizatımız çok ağır gelmeye başlamıştı.
Rahatsız etmek istemesek de teklifi kabul ettik.
Biz fırtına altında eve girerken o 4 çocuğunu ve eşini komşuya yolluyordu.
Çocuklar yana geçene kadar sırılsıklam olmuştu.
Sabahın 6’sında tek odalı eve girdiğimizde önce sobaya odun atıldı üzerine çay kondu.
Ardından evde bir telaş başladı.
Telaşın sebebi evde bulgur kalmamış olmasıydı.
Hemen komşularda pişen bulgur ve güzel bir ayran geldi.
Yedikten sonra bir saat dinlenip yola koyulduk.
Bizi bir traktörle Karabük’e oldukça yakın bir yere bıraktılar.
Karabük’e dışarıdan gelip ilk giren gazetecilerdik.
İlk çekimleri okulda sular altında kalan Atatürk heykeli çevresinde yaparken sivil bir şahıs gelerek şehre nasıl ulaştığımızı sordu.
Ben hikayeyi anlatınca “Ama o köy alevi köyü niye orada kaldınız” deyince adama bir yumruk atıp şöyle dedim “a.. kodumun evladı o köyden önce geçtiğimiz köylerde bizi görenler ışıklarını kapadı. Bir kişi halimizi sormadı. Senin sevmediğin köyde İnsanlar son bulgurlarını paylaştılar.” 
Ve o vakit öğrendim ki bu insansı yaratıklar Alevinin yemeğini yemezlermiş.
Allah belalarını versin diyorum.
O Alevi köyüne de bir kez daha şükranlarımı sunuyorum.
Allah razı olsun.

Burak Ersemiz