“Sloven Caferin vefa borcunu ödedi. EURO 2024’ün verilmemesinin hikayesi bir tek bende”.. Faik Kaptan yazdı

SLOVEN CAFERİN VEFA BORCUNU ÖDEDİ.
EURO 2004’ÜN VERİLMEMESİNİN HİKAYESİ BİR TEK BENDE…
Türkiye, EURO 2004’ün ev sahipliğini yapmak için verdiği mücadeleyi Almanya’ya karşı kaybetti.

Pekala niçin kaybetti?
Bunun nedeninin bir de benden dinleyin.
Bir kere şuna inanalım. Böyle bir yarışmada karşımızda Almanya hariç dünyanın hangi ülkesi çıksaydı kazanırdık. Ancak Almanya olduğu için kaybettik. Bunun nedeni bir ülkesel vefa borcuydu.
Daha doğrusu Sloven Caferin’in 28 yıl önce kendilerini himayeleri altına alan Almanya’ya karşı vefa borcuydu.
Bu benim iddiam.
Çünkü o yıllarda oradaydım. Anlatacaklarımı hiçbir spor sayfasında ve televizyon programında göremezsiniz.
HÜRRİYET ZUPANYA’DA
Gelelim hikayeye:
1980’li yılların sonu. Sanırım 1987 sonu. Özellikle Almanya’daki gurbetçilerimiz akın akın Türkiye’ye geliyor. O zamanlar bu günkü gibi Avrupa da bilel yollar pek otoban değil.
Avusturya’dan çıkan gurbetçi otomobilleri Yugoslavya ve Bulgaristan’da uzun kuyruklar oluşturuyor. İşçiler yollarda perişan oluyordu.
İşte o tarihlerde Hürriyet’te efsane bir isim görev yapıyordu. Hulki İlgün.
Hulki abi Hürriyet’in Avrupa baskılarını daha da güçlendirmek ve işçilere yardımcı olmak amacıyla bir organizasyon yaptı. Yugoslavya’nın tam ortasında Zagrep’e yakın Zupanya denilen bir bölgede bir dinlenme tesisinde ofis ayarladı.
Burada Türkiye’den gitme eski bir istihbaratçı çalışıyordu. Yugoslavya’da birçok işi bitiren bir kişiydi.
Hürriyet olarak üç ekip kurduk.
Birinci ekipte Atılay Kayaoğlu ile İdari görevli Ali İdeman, ikinci ekipte Haluk Özözlü yanında idari görevli Mefail Tavacı, son ekipte ise ben ve yanımda Arşiv sorumlusu Nurten abla.
Oradaki görevimiz Hürriyet’in bize tahsis ettiği Kartal marka bir otomobile her gün yüzlerce kilometre yol yapıp bir gün Avusturya sınırına kadar, ertesi gün de Bulgaristan sınırına kadar gidiyorduk.
Biz haber yapıp yollardaki işçilere yardımcı oluyorduk.
İdari görevlilerimiz ise işçilere dağıtmak için merkezde ayran tost veriyordu. Onlara moral kazandırıyordu.
Ben iki günde bir Belgrad Havalimanı’na gidip Frankfurt’tan gelen günlük gazeteleri alıp Zupanya’da dağıtıyorduk.
Avusturya sınırına komşu Maribor kenti o taraftaki son duraktı.
Burada birkaç saat durup yemek molası verirdim.
Maribor Yugoslavya’nın hiçbir kentine benzemiyordu.
Çobanları bile mini şortla koyun otlatıyordu.
Oto yıkamacılarda bikini mayolu kızlar çalışıyordu.
Ana yol boyunca iki katlı villalarda bir taraftaki balkonlar beyaz sardunya çiçekleriyle, diğer tarafta ise kırmızı sardunya çiçekleri vardı.
Diğer Yugoslavya’dan başkaydı.
İşte bu bölgenin adı Slovenya’ydı.

SAÇININ TELİNE DOKUNAMAZLAR.

Yugoslavya; Slovenya, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Karadağ, Sırbistan ve Mekadonya cumhuriyetlerinden oluşuyordu. Tito, 1974’te hazırladığı bir anayasa ile kendini ömür boyu devlet başkanı seçtirmişti.
1980’de Tito’nun ölümü ile Yugoslavya’da yeni bir dönemin kapıları aralandı.
Kolektif Başkanlık Konseyi oluşturularak 1987’ye kadar altı cumhuriyetin liderleri Devlet Başkanlığı görevini sırayla üstlendi.
Slovenya 12 Temmuz 1990’da aldığı karara dayanarak bağımsızlığını ilan etti.
Bu dönemde başlayan iç savaşla Sırplar Boşnakları katlederken Slovenlere dokunamadılar.
Çünkü Avusturya ve Almanya bir Hobsburg Hanedani devam olan Slovenleri koruma altına almıştı.
Sırp yönetimine gönderdikleri haberde, “Bir tek Slovenin saçının teline dokunursanız hesabı bize verirsiniz” diyorlardı.
Ama diğer tarafta Boşnak toplu halde katlediliyor, kimsenin sesi çıkmıyordu.
Bu Maribor benim olduğum dönemden beri çok rahattı.
Yukarıda kıyamet kopardı ama orası güllük gülistanlıktı.

SLOVEN CAFERİN BORCUNU ÖDEDİ.

Benim iddiam bu Sloven olan Caferin bir gecede yaptığı kulisle Almanya’ya olan bu borcunu bence ödedi.
Diğer nedenlere gelmeyeceğim.
Onları spor muhabiri arkadaşlarımız saatlerce anlatıyor. Ama işi bu açıdan gören yok.
EURO 2024 bize verilmediyse bence Slovenya kökenli Caferin’in vefa borcu nedeniyle olmuştur.
Almanlar bu dönemde Türklere karşı olası bir yenilgiyi de ne pahasına olursa olsun kabul etmezler.
Caferin de bunu onaylar.
Gece yarısı yaptığı acil bir kulisle de işi halleder.
Bana sorarsanız Caferin’in devri bitene kadar Türkiye olarak UEFA’nın hiçbir organizasyona katılmayalım.

Faik Kaptan