Özelleştirme Politikaları – 1 Berk Ünlü yazdı

Özelleştirme nedir?

Beşeri yaşam içinde özel mülkiyetin gerekliliği ve işlevinin getirdiği faydalar bir siyasal yapının sağlıklı işlemesi açısından son derece önemlidir. Denebilir ki uygarlığın temeli özel mülkiyetten kaynaklanmaktadır. Özel mülkiyet bireyin birey olarak var olabilmesini sağlar. Özel mülkiyet ile birey kendiliğini var eder. Aynı zamanda özel mülkiyet bireyin kendi öznelliği içerinde özgürce bir yaşama sahip olması sonucunu oluşturur. Özel mülkiyetin bu kritik durumu, özel mülkiyetin varlığını hem ahlaki yapıdan haklılaştırır hem de faydacılık açısından gerekli kılar. Denebilir ki, beşeri yaşam özel mülkiyet var olduğu müddetçe sağlıklı bir yapı içerisinde olur.

Özel mülkiyet üzeride düşünürken konunun, insanların ekonomik eylemlerini hangi çerçeve içinde gerçekleştirmesi meselesine gelmesi adeta kaçınılmazdır. Ekonomik açıdan özel mülkiyetin bireye getireceği anlam, bireyin kendi sahip olduğu ekonomik varlıkları içinde istediği ekonomik faaliyetleri gerçekleştirebilme özgürlüğüdür. Birey özgür bir ekonomi içinde hangi ekonomik eylemlerde bulunacağına karar verir ve bunları isterse bu eylemleri uygular. Bunun tam tersi durum ise ekonomik varlıkların devlet veya devletleşme eğilimindeki kolektif siyasal varlıklar tarafından sahiplenilmesidir. Böyle bir ekonomide devlet ve devlet türevi kolektif yapılar birey aleyhine ekonomik varlıkları ellerinde tutar, işletir, devlet ve kolektif yapılar adına fayda sağlamaya çalışırlar. Her bir devlet temelli işletme bireyin aleyhine işler, bireyi işlevsizleştirir ve bireyin uzun dönemde kolektif yapılar içinde yok edilmesine yol açar. Bu konu üzerine düşündüğümüzde işin bir de faydacılık yanı vardır. Özel mülkiyet altında kâr amacı ile üretim yapan işletmeler zaman içinde kanıtlandığı gibi çok daha verimli ve üretkendirler. Kendi bireysel çıkarını düşünen insanlar çok daha verimli ve girişken olurlar. Bu durum da herkes için daha çok ekonomik ürün ve hizmet demektir.

Özelleştirme bu tanımlar üzerinden işler. Özelleştirme temelinde, devletin elinde bulunan işletmelerin ekonomik yetersizlik ve verimsizlik üretmesi üzerine, fayda temelinde bireylere ve özel işletmelere aktarılmasıdır. İşin ayrıca ahlaki boyutu da unutulmamalıdır. Özgür bir yaşam arzulanıyor ise devlet ekonomiden olduğununca uzak durmalı ve ekonomi mümkünse tamamıyla bireylerin elinde olmalıdır. Ancak bu şekilde birey kendi özgürlüğünü oluşturur ve koruyabilir.

İşletmelerin özel mülkiyete aktarılması

Özel mülkiyet sahipliği üzerinden işletilen ekonomik varlıkların faydalarını ve ahlaki gerekliliklerini belirttik. Bir de bu işlemlerin reel politikada gerçekleştirilme süreci vardır. Özellikle devlet kendi işletmelerinin faydacı açıdan gereksizliğini ve yetersizliğini anladığında bu ekonomik varlıkları elinden çıkarma sürecini başlatmak ister. Burada devletin temel amacı, zarar ettiği bu yapılardan kurtulması, bu yapıların özel işletmeler tarafından işletilmesi ile elde edilen kârın sonrasında özel işletmelerden daha çok vergi almasıdır. Devlet burada zarar etmekten kâr etmeye doğru yok alır. Devlet açısından bakıldığında bu yaklaşım doğru ve mantıklıdır. Bu durumun devletin büyümesine katkı yapacağı da söylenebilir. Bu durum tehlikelidir de. Fakat bu konu burada özelleştirmeden devletin boyutları üzerine gelir. Bu konuda ayrıca düşünülmelidir.

Özel mülkiyet savunucuları tarafından bir miktar da olsa doğru bulunan özelleştirme “hamleleri” toplumun bazı kesimlerinden tepkiler de alır. Tepki gösteren kesimler çoğunlukla özel mülkiyetten rahatsız olan ve beşeri yaşamın kolektif bir şekilde devlet kontrolü altında olmasını isteyenlerdir. Özelleştirmeler bu kesim için kesinlikle yanlış ve çoğunlukla kapitalistlerin birer oyunu olarak görülür. Ellerinden geldiğince bu süreci engellemeye çalışırlar ve işletmelerin devlet elinde kalmasına uğraşırlar. Bu bakış açısının oluşturduğu zararlar çok açık olarak görülür. Devlet zarar etmeye devam eder. Zarar eden işletmeler devlet tarafından regüle edilir. Bu regülasyonlar vergi verenlerce “finanse” edilir. Özelleştirme karşıtları sonu olmayan bir yolda ilerlemekten bir rahatsızlık duymazlar fakat istedikleri sistem sonunda yine zarar üretir. Bu kesimlerin sonuçlar karşısında görüşlerinden vazgeçip vazgeçmeyeceği belirsizliğini hala korumaktadır.

Özelleştirme kritik bir problem olarak devletin politikaları içerisinde yer alır. Gerekliliği ortadayken çokça eleştiri de alır. Daha doğru ve faydalı bir ekonomik yaşam istiyorsak özelleştirmelerin yanında yer almamızın gerekliliği açıktır.

Berk Ünlü