Digital çağda gazeteler / gazetecilik (2) Halit Çelik Budak’ın yazısı

Digital çağda gazeteler / gazetecilik (2)

İnsanın gözü ancak bildiği ve anladığı şeyi görür.
Ancak daha derin bilgi ve kültürün bize gösterdiği şeyi,
önümüzde durduğu halde görmemiş olabiliriz.
Johann Wolfgang von Goethe
– J. von Müller 24.4.1819 –

Halit Celikbudak / hcelikbudak@gmail.com

Önce biraz tarih… Yıl 1840… Bir yıl önce yani 3 Kasım 1839’da Tanzimat fermanı
Gülhane’de okunarak halka arz olunmuş… Dönemin dış işleri bakanı Mustafa Reşit
Paşa yapılacak yenilikler sayesinde, devletin iç işlerinde rahatlayacağını ve çöküşten
kurtulabileceğini düşünmektedir. Bu fermandan sonra hummalı bir çalışmaya giren
Mustafa Reşit Paşa hükümeti aldığı bir mektupla şok olur. Bu mektup Avusturya
Başbakanı Klemens von Metternich tarafından gönderilir. Mektup şöyle;
“İmparatorluk günden güne zayıflamakta ve çökmektedir. Bu bir gerçektir.
Gizlenmesi mümkün olmayacak kadar açıktır. Bir an önce bunu masaya yatırıp
çöküş sebepleri ve çöküşün nasıl durdurulabileceği hususunun tartışılması
gerekir.’
* * *
Avusturya Habsburg Monarşi’sine kırk yıl hizmet eden bu devlet adamının işaret
ettiği konu yazılı basının yaklaşık 180 yıl sonra bugün yaşadığı durum ile birebir
paralellik arz ettiği aşikar… Detaylandırmaya gerek yok… Konumuz tarih de değil…
‘Kimse gazete okumuyor, gazeteler tirajları hızla düşüyor.’ Bu gibi sözleri son
yıllarda sıkça duyuyoruz. Teknolojinin baş döndürücü hızı karşısında artık kağıda
basılı gazetelerin giderek ‘out’ olduğu sıkça dillendiriliyor. Nasıl dillendirilmesin…
1800’lerde ABD Başkanı Abraham Lincoln’un ölümü İngitere’de tam 12 gün sonra
duyuluyor. Şimdi öyle mi… Dünyanın herhangi bir yerindeki olay birkaç dakika
sonra dünyaya yayılıyor.
* * *
Hürriyet Avrupa’nın merkezi Almanya’nın Hessen Eyaleti’nde… Yıllar önce Hessen
Eyaleti Başbakanı Volker Bouffier ile eyalet başkenti Wiesbaden’deki makamında
sohbet ediyorduk. Alman meslektaşlarımlarla birlikte… Konu bir ara göç, iltica gibi
konulara geldi. Dostluğumuz hala süren tecrübeli politikacı olan Başbakan
Bouffier’in dediklerini şimdi bile aklımda… ‘Bir konuda dikkatli olalım. Aman
yanlış anlaşılmaya mahal vermeyelim. Şimdi burada rahatça sohbet ediyoruz.
Ama sizin buradan çıkıp internette, bloglarınızda vesaire yazacaklarınız belki de
dakikalar içinde sonra örneğin Afrika’nın en ücra köşelerinde okunacak.’ İşte
yazılı basının karşılaştığı rekabet bu… Gutenberg’in matbaayı icat etmesi gibi geri
dönüşü olmayan bir aşamadayız artık… Fransız gazeteci Bernard Poulet “internet
sadece bir teknoloji değil, aynı zamanda bir ideoloji” diyor. İnternetin ortaya
çıkardığı yeni iletişim sistemi, yeni bir kültürü ve ideolojiyi biçimlendiriyor. Kağıt
gazetecilikte en popüler tartışmalardan biri de gazetelerin ömrünün ne kadar
süreceğidir. Bu konuda ortak bir görüş yok. Zaten olamaz da…
* * *
Almanya’da uzun yıllar gazeteciliğin her kademesinde çalıştım… Bir dönem
Hürriyet gazetesinin Avrupa baskılarını yönettim. Birçok sektördeki gelişmeleri,
sektörlerin yok olmalarını veya yaşadıkları dönüşümleri aktardık. Şimdi sıranın
görev yaptığımız sektöre, yani gazetelere geldiği ortada… Gazeteciler artık izleyici,
gözlemci değil. Bu dönüşümün bizzat aktörleri… Özellikle 2000 yılından sonra
günlük gazete satışları yılda yüzde 15 gibi bir hızla düşüyor… Gazetelere ömür
süreleri biçiliyor. Tahminlere göre, ABD’de ve İngiltere’de 2020’de, Almanya’da
2030’da, Türkiye ve Rusya’da 2036’da kağıt gazete son bulacak. Dünyada son gazete
2040 yılında basılacak…
* * *
Dünyaca saygın, 126 yıldır yayınlanan International Herald Tribune (IHT) gazetesi
13 Ekim 2013’de son kez yayınlandı. 13 Ekim’de gazetenin başmakalesi “Gazetenin
ömrü ( The Life of a Newspaper )” idi. Başmakaleyi yazan Serge Schmemann şöyle
diyordu: “Bu IHT’yi son okuyuşunuzdur, eğer bir gün torunlarımız tavan
arasında bu gazeteyi buldukları takdirde, dönemimize ait ilginç şeyleri
okuyacaklarına sevinmeliyiz” diye bitiyordu. Schmemann sanki yazılı basının bir
gün biteceği işaretini veriyor gibiydi.
* * *
Gazeteler için hep ‘tarihin taslakları’ nitelemesi yapılır. Çünkü yazılı basın
tarihçilere ham malzeme kaynağı veya Fransızca deyimiyle “la petite historie” yani
“küçük tarih” olabilir. Tarihçiler gelecekte bu ham malzemeler arasındaki bilgileri
araştırır, yorumlar değerlendirebilir… Bu malzemeler tarihçiler için önemli birer
kaynaktır. Çünkü bu malzemelerin sahipleri olayların tanıklarıdır. Bu malzemelerin
tümünün belki de mutlak gerçeği yansıttığı iddia edilemez ama bunların sayısı
arttıkça gerçeği görmek o kadar kolaylaşır. Yazılı basını sona ermesiyle bu görev ne
olacak… İinternetteki bilgiler bu görevi üstlenecek mi bilinmiyor…
* * *
Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök 27 Haziran 2006’da köşesinde “Ukala aydınlara
ithafımdır” başlığıyla bir yazı yazdı. Özetle şöyle diyordu. “Türk basınının tirajları
yükseliyor. Satılan günlük gazete sayısı 4,5 milyonu buldu. Pazar günü bu rakam
5,5 milyona ulaşıyor. İtalya’da 5,5, Fransa’da 8, İspanya’da 5-6 milyon gazete
satılıyor. Yani İngiltere, Almanya ve kuzey Avrupa ülkelerini bir kenara
bırakırsanız, Türkiye’de gazete satışı çok iyi. Her 1000 kişiye düşen gazetede
durum şöyle. Türkiye’de 163 gazete. Fransa 160, Polonya 132, Hırvatistan 116,
İtalya 114, İspanya 112, Bulgaristan 92, Portekiz 68, Yunanistan 67. ” Özkök’e göre
her şey güllük gülistanlık… Şimdi Özkök’e sorsanız… “O rakamlar 2006 yılına aitti.
Aradan 12 yıl geçti. Durum değişti” diyebilir. Belki de haklı. Zaten Özkök yayın
yönetmeni de değil… Böyle rakamları dans ettirip durumu pembe göstermeye de
artık ihtiyacı yok… Ama 2000 yılından beri gazete satışlarının yılda yüzde 15 gibi bir
hızla düşüyor olması, gelen tehlike onu pek fazla ilgilendirmemiş gibi gözüküyor…
* * *
New York Times’ın rakibi The Washington Post, 5 Ağustos 2013’te 250 milyon
dolara Amazon’un sahibi Jeff Bezos’a satıldı. Aynı gün Boston Globe gazetesi 70
milyon dolara satıldı. Halbuki New York Times Grubu, Boston Globe gazetesini
1993’te 1.1 milyar dolara satın almıştı. New York Times’i alan Bezos, yazılı basının
20 yıl daha devam edeceğini düşünüyor. Jeff Bezos’a göre, bir süre sonra dijital
gazetecilik geçerli olacak.
* * *
Almanya’da da Axel Springer Grubu, gazetelerinin, dergilerin çoğunu elinden
çıkardı. Hatta gazeteleri ve dergileri satın alan gruba bir de kredi açtı. Axel Springer
Grubu hızla dijital yayıncılığa doğru yelken açtı… Bir haber televizyonunu da
bünyesine katarak dijital yayıncılığı görüntülü haber ile destekliyor. Sanıyorum
yazılı basının bu haliyle akıbeti kaçınılmaz sona doğru gidiyor.
* * *
Digital devrimin baş döndürücü hızı artık sanki yazılı basına gerek olmadığı işaretini
veriyor. Gazetelerin yok olmasıyla ilgili tarihler değişebilir ama değişmeyecek olan
bir şey varsa o da şudur. Medya grupları hızla değişime ayak uydurmamaları
halinde gazetelerin bu haliyle ne sahiplerinin çocuklarına, ne torunlarına, ne
gazetenin ortaklarına, hissedarlarına kalmayacağıdır. Tabii bu arada medyada
yaşanan bu değişim içinde en fazla sorgulanan aktörlerin başında da hiç
kuşkusuz “gazeteciler” geliyor. Gazetecilik de güven kaybı yaşıyor. Gazetecilik artık
şişik egolu insanların sultasından çıkıp özgüvenli insanların mesleği olmak
zorunda…
DEVAM (3) – Almanya’da Axel Springer / Bild gazetesi örneği