“Beşiktaş’ı bildiğimde, kaptan Necdet’ti. ‘Beşiktaş büyük müdür’ diye sordum, ‘Hem de çok’ dediler.” Alper Çalgüner yazdı

Beşiktaş’ı bildiğimde, kaptan Necdet’ti.
Odamdaki posterde iki Haluk, Fikret, Şekerbegoviç’i hatırlıyorum.
“Beşiktaş büyük müdür” diye sordum, “Hem de çok” dediler.
Niye olduğunu anlamadım, ikide birde yeniliyorduk.
Fikret’in, Ziya’nın, Samet’in, Rıza’nın kaptan olduğunu gördüm.
O aralar herkesi yenmeye başladık.
En büyüktük, ama kimseyi küçük görmezdik.
Zafer, rakibini yenerken yüceltebilenindi.
Kendimi karşımdakinin yerine koymanın ne olduğunu böyle öğrendim.
Gordon varken Fb maçlarında kazanılan 18, kaybedilen 4 maç var.
Birçoğunda üçer beşer atarak hem de…
İlk gençliğimizde Beşiktaş’ın en güzel günlerini yaşadık, fakat insan alışıyor…
Çok az kaybederdik, onu da sindirmek zor olurdu.
Başkan hazımlı adam olunca, biz de ses etmedik.
Kazandığını hazmetmeyenin, aslında kazanmış olmadığını gördük.
Başkan gitti, bir de dibi gördük.
100. yılda “artık bu bileği kimse bükemez” denilen takımın, bir günde dağıtıldığını gördük.
Arkasından 8 yıl kabusu yaşadık. “Feda” dediğimiz zaman kökün bizde olduğunu, Beşiktaş’ın diplerinden baltalansa bile yine yeşereceğini biliyorduk.
Çünkü biz birkaç nesil, kazandığını da kaybettiğini de sindirmeyi öğrendik…
Kendini kendi iradenle yenip yenileme cesareti göstermediğin sürece her çıkışın inişi olacağını bilen birçoğu için, bugünkü durum sürpriz değildir.
Beşiktaş düşmüş, dibe vurmuş falan da değildir; yalnızca tökezlemiştir. Her işte hayır vardır.
Bu da, özellikle yaşı genç gönüldaşların, her insanın doğasında olan başarıya göre sevme, sevinme alışkanlığını sorgulamaları için fırsattır.
Bildiğim tek büyük spor kulübünün bir parçası olarak, yükseklik kompleksinin aşağılık kompleksinden kaynaklandığını gördüm.
Yine ayağa kalktığımızda kaybedenlerin yangınını hiç unutmamak için, şimdi formaları giyip Beşiktaş ile gurur duyarak dolaşmanın tam zamanıdır…

Alper Çalgüner
1903 CEMİYETİ – Facebook