Bir film üzerine düşünceler.. Halit Çelikbudak yazdı.. ‘Hitler Gençliği’ üyesi olup esir düşen ve İngiliz Manchester City takımının efsanevi kalecisi Bert Trautmann’ın yaşamı..

Bir film üzerine düşünceler.. Halit Çelikbudak yazdı.. 'Hitler Gençliği' üyesi olup esir düşen ve İngiliz Manchester City takımının efsanevi kalecisi Bert Trautmann’ın yaşamı..

Bir film üzerine düşünceler…

Sinema bir anlatı sanatıdır… Bir film çoğu zaman aslında görünenden daha fazla anlamları barındırır… Film eleştirisi de film ile izleyici arasında filmin barındırdığı bu anlamlar açısından bağ kurulmasına yardımcı olur… Eleştirmen değilim… Ama sinema eğitimi tahsilini yapmış Alman arkadaşımla bir film izledim. Vizyona bu ay çıkan yeni bir film… Ancak filmin eleştirisini değil bir başka boyutunu yazacağım…

Orijinal adı ‘The Keeper’, Almanca ‘Trautmann’, Gerçek bir olayın sinemaya aktarımı… İngiliz Manchester City takımının efsanevi kalecisi Bert Trautmann’ın yaşamı… Alman genci Bert, ‘Hitler Gençliği’ üyesi… Paraşütçü birliğinde savaşa katılıyor… İngilizler 1944’de Arden’de bir çatışmada yakalayıp İngiltere’de Liverpool’da esir kampına gönderiyor…

Esir kampında Alman askerler vakit geçirmek için aralarında maç yapıyorlar. Bölgedeki St. Helens takımın teknik direktörü Jack Friar ondaki yeteneği görüp takıma alıyor. Ünü yayılıyor… 1949’da Manchester City takımına transfer oluyor. Önceleri taraftarlar ‘Nazi kaleci’ diye istemiyorlar. Her gün maçtan önce, maçta veya sonra gösteri yapıyorlar. Ama araya Manchester sinagogu hahambaşı giriyor. Taraftara ve takıma yazdığı mektupla herkesi yatıştırmayı başarıyor…

Bert nihayet kabul görüyor… Penaltıların yüzde 60’ını kurtaran Bert, 545 maça çıkıyor… Yılın kalecisi seçiliyor İngiltere’de… 2007’de İngiltere’de tüm zamanların en iyi futbolcusu olarak niteleniyor… Hitler madalyası olan Bert’e bir de Kraliçe Elisabeth madalya veriyor… 1956’da İngiltere Federasyon Kupası’nda maçta çarpışmada boynu kırılmış… Ama o oyunda kalıp harika kurtarışlarla 3-1 kazanan takımının kupayı almasını sağlıyor. Daha sonra anlaşılıyor ki ölümden kıl payı dönmüş… Üç ay tüm vücudu alçıya alınıp suni besleniyor…

1923’te Almanya’nın Bremen kentinde doğan, asıl adı Bernhard Carl Trautmann olan Bert, 2013’de inzivaya çekildiği İspanya Valencia’da ölmüş… 119 dakikalık filmin rejisörü Alman Marcus H. Rosenmüller… Gerçek öykü… Film özetle böyle…

Bu film Almanya’da şimdi tüm gazetelerde, dergilerde tartışılıyor… Konuşuluyor… Oyuncuların perfomansı, sinematografi, sahnelerin çekimi vs. den ziyade içeriği tartışma konusu… Bir taraf, sporun her türlü düşmanlığı, ön yargıyı kırdığını gösteren bir film olarak savunup alkışlıyor… Diğer grup filmde Hitler Gençliği’ne eleştirisel yaklaşılmadığı, bu konunun filmde yeterli yer almadığı için yerden yere vuruyor… Ortası yok… Ben de şaşırdım… Cevap için bir defa daha izlemek isterdim…

Ama arkadaşım şu anektodu anlattı… Dünyanın önde gelen rejisörlerinden Fellini filmlerini sinemalarda ikinci bir kez hiç seyretmezmiş. Festivallerde bile seyretmezmiş… Montajı bitirdikten sonra tek başına salonda izler, bu iş tamamdır dermiş… İkinci kez izlersem bir sürü hata bulur sonunda da huzurum kaçar’ dermiş… Benimki de o hesap… Arkadaşım ‘ikinci kez izlersen kafan iyice karışır’ dedi… ‘İsteyen istediğini düşünsün film için’ dedi… Vaktiniz olursa izleyin derim…

Halit Çelikbudak