İdama gitmeden önce ranzada son fotoğraf.. “Biraz sonra asmaya götürecekler beni, Biraz sonra dalımdan koparıp öldürecekler beni”

İdama gitmeden önce hücredeki ranzada son fotoğraf..
Erdal Eren iki katlı ranzada otururken, fotoğrafın hemen arkasında çeşme ve su bidonları var. Görünmeyin kısım hücrenin tuvaleti…
17 yaşındaki bu çocuğun bakışları o güzel şiirin dizelerindeki gibi “Biraz sonra asmaya götürecekler beni, Biraz sonra dalımdan koparıp öldürecekler beni” der gibi hayata son kez bakıyor..

………………………….

Beni Tarihle Yargıla

Sözleri Ersin Ergün’e ait olan ve Ahmet Kaya’nın sesiyle ölümsüzleştirdiği bu şiir de Erdal Eren, Necdet Adalı, Teğmen Ömer Yazgan gibi 12 Eylül’de asılan gençlerin anısına gitsin…

Beni Tarihle Yargıla

Titrek bir mum alevinin havaya bıraktığı bulanık bir is
Ve göz gözü görmez bir sis değildik biz
Beni bilimle anla iki gözüm , felsefeyle anla
Ve tarihle yargıla

Bal değildir ölüm bana , idam gül değildir bana
Geceler çok karanlık , gel düşümdeki sevgilim
Ay ışığı yedir bana

Ahh…ben hasrete tutsağım, hasretler tutsak bana
Bıyığımdan gül sarkmaz, bıyık bırakmak yasak bana
Mahpus bana, sus bana, yağlık ilmek boynuma
Sevgili yerine, koynuma idamlar alır, idamlar alır yatarım

Ve sonra sabırla beklerim, bulutları çekersiniz üstümden
Suçsuzluğumun yargılayıcılarını yargılarsınız
Ve o güzel geleceği getirirsiniz bana

Ölüm tanımaz işte o zaman sevgim
Tırnaklarımı geçirip toprağın sırtına, doğrulurum
Gözlerimde güneş koşar
Ve çiçekler ekersiniz, çiçekler ekersiniz toprağıma

Duygu bana, öykü bana, roman gibi her an bana
Hücremde yalnızım gel, gel düşümdeki sevgilim
Soyunup hazırlan bana

Biraz sonra asmaya götürecekler beni
Biraz sonra dalımdan koparıp öldürecekler beni
Hoşçakalın sevdiklerim

Dört mevsim, yedi kıta, mavi gök, bütün doğa hoşçakalın
Hoşçakalın sevdalılar
Çocuklar, üniversiteliler, genç kızlar
Sonsuz uzay, gezegenler ve yıldızlar , hoşçakalın

Hoşçakalın senfoniler, oyun havaları
Sevda türküleri ve şiirler
Bildirilerimizin ve seslerimizin yankılandığı şehirler
Dağlarında yürüdüğümüz toprak
Yalın ayak eylem adımlarıyla geçtiğimiz nehirler hoşçakalın

Hoşçakalın ağız tatları, sıcak çorbam, çayım, sigaram
Havalandırma sıram, banyo sıram, kelepçe sıram
Parkamı, kazağımı, eldivenlerimi, ayakkabılarımı
Ve kalemimi, ve saatimi
Ve kavgamı bıraktığım sevgili dostlar
Hoşçakalın, hoşçakalın

Dostum bana , sevdam bana , soluğunu geçir bana
Uyku tutmuyor gözüm , anılar sıraya girdi
Gel anne süt içir bana

Hoşçakalın anılarımı bıraktığım insanlar
Mutluluğu için dövüştüğüm insanlar
Yedi bölge, dört deniz, yedi iklim, altmış yedi şehir

Okullar, mahalleler, köprüler, tren yolları
Deniz kıyıları, balıkçı motorları, takalar
Asfalt yolları boyu dizilmiş fabrikalar
Ve işçiler ve köylüler…. hoşçakal ülkem

Hoşçakal anne, hoşçakal baba , kardeşim
Hoşçakal sevgilim, hoşçakal dünya
Hoşçakalın dünyanın bütün halkları

Sınırlı olmayan mekâna
Sınırlı olmayan zamana gidiyorum ben
En sevda halimle, en yaşayan halimle , gidiyorum dostlarım
Hoşçakalın, hoşçakalın…

Beni yaşamımla sorgula iki gözüm
Beni yüreğimle, beni özümle
Bilimle anla beni, felsefeyle anla beni
Tarihle anla beni, ve öyle yargıla.

Söz: Ersin Ergün

Müzik: Ahmet Kaya

Erdal Eren (25 Eylül 1961, Şebinkarahisar, Giresun doğumlu – 13 Aralık 1980, Ankara’da asıldı).
12 Eylül Darbesi öncesinde bir askeri inzibat erini öldürdüğü suçlamasıyla hüküm giyen ve darbeden sonra asılarak idam edilen Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi ve
Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisi.

Tutuklanması

Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğrencisi Sinan Suner, 30 Ocak 1980 tarihinde Milliyetçi Hareket Parti’li Bakan Cengiz Gökçek’in koruması Süleyman Ezendemir tarafından vurularak öldürüldü. Erdal Eren, Suner’in öldürülmesini protesto etmek için 2 Şubat 1980 günü düzenlenen gösteride gözaltına alınan 24 kişinin arasındaydı. Gösteri sırasında çıkan çatışmada er Zekeriya Önge’yi öldürdüğü iddiasıyla tutuklanan Erdal Eren, yargılanarak suçu sabit bulundu.

Gerçek yaşı üzerine tartışmalar

Nüfustaki doğum kaydı 25 Eylül 1961 olan Erdal Eren’in, ailesinin nüfusa büyük yazdırdığı yönündeki ifadesi üzerine fizyolojik olarak 18 yaşından küçük olduğu ve gerçek yaşının tespiti için kemik grafilerinin çekilerek tıbbi tespit yapılması istendi. Askeri Yargıtay Daireler Kurulu, “doğum tarihinde bir ihtilaf olmadığı” gerekçesiyle bu talebi kabul etmedi ve cezayı onayladı.

Erdal Eren, idam edilmeden 16 saat önce kendisini ziyaret eden gazeteciler Savaş Ay ve Emin Çölaşan’a, “avukatıyla görüştürülmediğini, 18 yaşının altında olmasına rağmen idam edilmek istendiğini, yaşının 18’den küçük olduğunu tespit edecek olan kemik testi yapılması talebinin kabul edilmediğini, vurduğu söylenen jandarma erine çok uzaktan ateş açtığını ama otopside yakın atışla öldüğünün kanıtlandığını, kendisini ibret olsun diye asacaklarını ve ölümden korkmadığını” söyledi.

Ağabeyi Erkan Eren, Erdal’ın Mamak Askeri Cezaevi’nde tutuklu kaldığı dönemde gördüğü ağır işkencenin izlerine tanık olduğunu dile getirdi. Erdal’ın idam edildiği tarihte yaşının 18’den küçük olduğunu belirten Erkan Eren, infazı radyodan öğrendiklerini ve Erdal’ın kimsesizler mezarına gömülmek istendiğini söyledi.

İdamı

2 Şubat 1980 tarihinde Ankara’da yapılan korsan mitingi dağıtmak isterken Erdal Eren’in ateş ederek öldürdüğü iddia edilen jandarma er Zekeriya Önge…

19 Mart 1980 tarihinde idama mahkûm edildi. 12 Eylül Darbesinden sonra Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan karar, 13 Aralık 1980’de Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi’nde infaz edildi.