Türkiye Gazeteciler Cemiyeti TGC 110 yılda öldürülen 66 gazeteciyi andı..

TGC Öldürülen Gazetecileri Andı

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) 6 Nisan Öldürülen Gazeteciler Günü nedeniyle bir basın açıklaması yaptı.

Gazetecilik mesleğinin verdiği ilk kayıp olan Hasan Fehmi’nin 6 Nisan 1909’da Galata Köprüsü’nde öldürülmesinden bu yana 110 yıl geçti.
Bu süreç içinde 66 gazeteci kurşunlara, bombalara hedef olarak yaşamını yitirdi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu’nun yayınladığı mesajda şu görüşler yer aldı:

“İlk basın şehidi olan Hasan Fehmi’yi 6 Nisan 1909 tarihinde kaybettik. Serbesti Gazetesi’nde eleştirel yazılarıyla tanınan Hasan Fehmi düşüncelerini ifade ettiği ve yazıya döktüğü için öldürüldü. O tarihten bu yana pek çoğu faili meçhul cinayetlere kurban giden 66 meslektaşımız var.

Demokrasiler, basın özgürlüğü ve düşünceyi ifade özgürlüğüyle test ediliyor. Basın ne kadar özgürse, düşüncesini ne kadar bağımsız bir şekilde yazabilirse o ülkedeki insanların da o kadar özgür olduğunu söyleyebiliriz.

Basın özgürlüğü, düşünceyi ifade özgürlüğü, halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkı için bir güvencedir. Öldürülen 66 gazetecinin fotoğrafları Basın Müzesi’nde Öldürülen Gazeteciler Galerisi’nde yer alıyor. Geçmişte gazeteciler kurşunların hedefi oluyordu. Ne yazık ki, şimdi de meslektaşlarımız açılmış davalarla, tutuklamalarla yıldırılmaya çalışılıyor.

Hasan Fehmi’yi ve öldürülen tüm gazetecileri sevgi ve saygıyla anıyoruz. Anıları önünde saygıyla eğiliyoruz. Siyasetçileri de gazetecilerin mesleklerini yapmalarına engel olan psikolojik ve fiziksel şiddeti tırmandıracak söylemlerden kaçınmaya, gazetecileri hedef göstermemeye, halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkını engellememeye davet ediyoruz.”

ÖLDÜRÜLEN GAZETECİLER

Hasan Fehmi Bey / Serbesti
İstanbul 6 Nisan 1909

Ahmet Samim / Sada-yı Millet
İstanbul 19 Temmuz 1910

Zeki Bey / Şehrah
İstanbul 10 Temmuz 1911

Şair Hüseyin Kami / Alemdar
Konya 1912 veya 1914

Silahçı Tahsin / Silah ve Bomba
İstanbul 27 temmuz 1914

Krikor Zohrab / Gazeteci, Yazar
Urfa 1915

Diran Kelegyan / Sabah Gazetesi Baş Yazarı
Çorum 13 Ağustos 1915

Hasan Tahsin (Osman Nevres) / Hukuk-u Beşer
İzmir 15 Mayıs 1919

İştirakçi Hilmi / iştirak,Medeniyet
İstanbul 1922

Ali Kemal / Peyam-ı Sabah
İzmit 1922

Hikmet Şevket
1930

Sabahattin Ali / Marko Paşa
Edirne 1948

Adem Yavuz / Anka Ajansı
Kıbrıs 27 Ağustos 1974

Adem Yavuz / Anka Ajansı
Kıbrıs 27 Ağustos 1974

Cengiz Polatkan / Hafta Sonu
Ankara 1 Aralık 1978

Abdi İpekçi / Milliyet
İstanbul 1 Şubat 1979

İlhan Darendelioğlu / Ortadoğu
İstanbul 19 Kasım 1979

İsmail Gerçeksöz / Ortadoğu
İstanbul 4 Nisan 1980

Ümit Kaftancıoğlu / TRT
İstanbul 11 Nisan 1980

Muzaffer Feyzioğlu / Hizmet
Trabzon 15 Nisan 1980

Recai Ünal / Demokrat
İstanbul 22 Temmuz 1980

Mevlüt Işık / Türkiye
Ankara 1 Haziran 1988

Seracettin Müftüoğlu / Hürriyet
Nusaybin 29 Haziran 1989

Sami Başaran / Gazete
İstanbul 7 Kasım 1989

Kamil Başaran / Gazete
İstanbul 7 Kasım 1989

Çetin Emeç / Hürriyet
İstanbul 7 Mart 1990

Turan Dursun / İkibine Doğru ve
Yüzyıl Dergileri
İstanbul 4 Eylül 1990

Gündüz Etil
1991

Mehmet Sait Erten / Azadi
Denk Diyarbakır 1992

Halit Güngen / İkibine Doğru
Diyarbakır 18 Şubat1992

Cengiz Altun / Yeni Ülke
Batman 25 Şubat 1992

İzzet Kezer / Sabah
Cizre 23 Mart 1992

Bülent Ülkü / Körfeze Bakış
Bursa 1 Nisan 1992

Mecit Akgün / Yeni Ülke
Nusaybin 2 Haziran 1992

Hafız Akdemir / Özgür Gündem
Diyarbakır 8 haziran 1992

Çetin Ababay / Özgür Halk
Batman 29 Temmuz 1992

Yahya Orhan / Özgür Gündem
Ceylanpınar 9 Ağustos 1992

Hüseyin Deniz / Özgür Gündem
Ceylanpınar 9 Ağustos 1992

Musa Anter / Özgür Gündem
Diyarbakır 20 Eylül 1992

Yaşar Aktay / Serbest
Hani 9 Kasım 1992

Hatip Kapçak / Serbes
Mazıdağı 18 Kasım 1992

Namık Tarancı / Gerçek
Diyarbakır 20 Kasım 1992

Uğur Mumcu / Cumhuriyet
Ankara 24 Ocak 1993

Kemal Kılıç / Yeni Ülke
Şanlıurfa 18 şubat 1993

Mehmet İhsan Karakuş
Silvan 13 Mart 1993

Ercan Gürel / HHA
20 Mayıs 1993

İhsan Uygur / Sabah
İstanbul 6 Temmuz 1993

Rıza Güneşer / Halkın Gücü
14 Temmuz 1993

Ferhat Tepe / Özgür Gündem
Bitlis 28 Temmuz 1993

Muzaffer Akkuş / Milliyet
20 Eylül 1993

Nazım Babaoğlu / Gündem
12 Mart 1994

Erol Akgün / Devrimci Çözüm
1994

Seyfettin Tepe / Yeni politika
28 Ağustos 1995

Metin Göktepe / Evrensel
İstanbul 8 Ocak 1996

Kutlu Adalı / Yeni Düzen
Kıbrıs 8 Temmuz 1996

Selahattin Turgay Daloğlu
İstanbul 9 Eylül 1996

Reşat Aydın / AA, TRT
20 Haziran 1997

Ayşe Sağlam Derince
3 Eylül 1997

Abdullah Doğan / Candan Fm
Konya 13 Temmuz 1997

Ünal Mesutoğlu / TRT İzmir
8 Kasım 1997

Mehmet Topaloğlu / Kurtuluş
Adana 1998

Ahmet Taner Kışlalı / Cumhuriyet
Ankara 21 Ekim 1999

Hrant Dink / Agos
İstanbul 19 Ocak 2007

İsmail Cihan Hayırsevener
Bandırma 19 Aralık 2009

Nuh Köklü
İstanbul 17 Şubat 2015

Mustafa Cambaz
İstanbul 15 Temmuz 2016

İlk öldürülen gazeteci Hasan Fehmi 

Hasan Fehmi, Osmanlı gazetecisi. Yazı işleri müdürü ve başyazarı olduğu Serbesti Gazetesi’ndeki yazılarında İttihat ve Terakki yönetimini sert bir dille eleştiren gazeteci, 6 Nisan 1909 günü vurularak öldürülmüş ve Türkiye’de ilk basın şehidi olarak tarihe geçmiştir.

Yaşam öyküsü

Hasan Fehmi Bey’in son fotoğrafı. Osmanlıca yazı: “Şehid muhterem Hasan Fehmi beyin son resmidir”

1874 yılında dünyaya geldi. İstanbul’da Mülkiye Mektebi’ndeki öğreniminin ardından Paris’e gitti. Paris’te Prens Sabahattin ve çevresi ile tanıştı. Ardından Mısır’a gitti

II. Meşrutiyet’in ilanından sonra İstanbul’a döndü. Serbesti Gazetesi’nde yazılar yazmaya başladı.
Dönemin radikal yazarlarından birisiydi.
Yazılarında İttihat ve Terakki yönetimine karşı sert eleştirilerde bulunuyordu.
Yazıları, gazeteye tehdit mektuplarının gönderilmesine sebep oldu ancak o, eleştirilerine devam etti.

6 Nisan 1909 gecesi arkadaşı Ertuğrul Şakir Bey ile Beyoğlu’ndan Sirkeci’ye giderken öldürüldü.
Cinayet aydınlatılamadı.
8 Nisan günü, İttihatçı muhaliflerin bir gövde gösterisine dönüşen büyük bir cenaze töreninin ardından II. Mahmut Türbesi’ne defnedildi.

31 Mart Vakası

Hasan Fehmi Bey’in öldürülmesini İttihat ve Terakki yönetimine mal eden muhalefet, olaya büyük tepki gösterdi. Cenazede Hukuk Fakültesi öğrencileri Mülkiye öğrencileri ile birleşerek Bab-ı Ali’nin kapısında Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşa’dan katillerin bulunmasını istediler. Başlangıçta küçük olan topluluk, Sultanahmet’te bulunan Meclis-i Mebusan binası önüne gelinceye kadar 50 bine ulaştı.
31 Mart Ayaklanması, cenazedeki bu gövde gösterisinden beş gün sonra, henüz Hasan Fehmi’nin katledilmesinin etkisi geçmeden ortaya çıktı.
Bu nedenle Hasan Fehmi’nin öldürülmesi, 31 Mart Ayaklanmasının yakın nedeni olarak görülür.

Öldürülen Gazeteciler Günü

Hasan Fehmi Bey’in mezarı

Gazeteci Hasan Fehmi Bey’in bir suikasta kurban gittiği 6 Nisan günü, 1996’da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafındanBasın Şehitleri Günü olarak kabul edildi; 2005’ten bu yana ise bu anma gününün adı Öldürülen Gazeteciler Günü olarak değiştirildi.

Anma günü vesilesiyle her 6 Nisan’da bazı etkinlikler gerçekleştirilir.

Yunanlıların İzmir’de öldürdüğü gazeteci Hasan Tahsin..
Düşmana ilk kurşunun sıkan gazeteci..

Hasan Tahsin ya da gerçek adıyla Osman Nevres, 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’e çıkartma yapan, seçkin askerlerden oluşan Yunan Efzon Alayı işgal askerine, Kordonboyu’ndan ilk kurşunu sıkarak Türk direnişini başlatan ulusal sembol kişi, yazar ve gazeteci.

Eğitimi

Babasının adı Recep’tir. Tahsin, ilköğretimine Selanik’te bulunan ve Mustafa Kemal Atatürk’ün de eğitim aldığı Şemsi Efendi Okulu’nda başlamış, daha sonra Selanik Feyziye Mektebi’ni bitirmiştir. Bu okulun ardından İttihat ve Terakki tarafından burslu olarak Paris Sorbonne Üniversitesi’nde siyasal bilimler öğrenimi görmüştür. Burada Monj sokağı 51 numaralı apartmanın bir dairesinde, daha sonra emekli olan Tümgeneral Doktor Mazlum Boysan ile birlikte kalmıştır.
Öğrenim gördüğü esnada Trablusgarp’ı işgal eden İtalya’yı protesto etmek için, Mısırlı öğrenci lideri Şeyh Dayef ile birlikte mitingler düzenlemiştir.

Bükreş

Tahsin, Paris’te İttihat ve Terakki Fırkası’nda ve Teşkilat-ı Mahsusa’da  görev almıştır.
İstanbul’a döndükten sonra, Osmanlı Devleti aleyhine Balkanları karıştıran İngiliz istihbarat teşkilatı adına çalışan Buxton kardeşlerin bu faaliyetlerini önlemekle görevlendirilmiştir.

Buxton kardeşlere Bükreş’te bir tünelde suikast düzenleyen Hasan Tahsin, 10 yıla mahkûm edildi. 1916 yılında Almanya’nın Balkanlara girmesi nedeniyle Romanya’dan salıverilmiş ve İstanbul’a dönmüştür.

İlk Kurşun Anıtı, Konak Meydanı, İzmir

Adını değiştirmesi ve İzmir

Yurda döndükten sonra, Verem tedavisi için İsviçre’ye gitmek zorunda kalınca, tanınmamak için pasaportuna Hasan Tahsin’i yazdırdı ve daha sonra hep bu adı kullandı. Hasan Tahsin adı, “”Silah” gazetesini çıkartan ve bu nedenle “Silahçı Hasan Tahsin” olarak bilinen eski bir bahriye yüzbaşısının adıydı veya Hasan Tahsin Teşkilat-ı Mahsusa’nın silahşörü olarak biliniyordu.

Aydoğan Yavaşlı tarafından kaleme alınan, “Ben Hasan Tahsin (İzmirli Çocuk)” isimli kitapta ise bu olay şöyle anlatılmaktadır; 1914 yılı başları, Osman Nevres İstanbul’a döner.
Hacı Adil Bey bir gün onu çağırır.
Şişli’de bir apartman dairesinde görüşürler.
Eşref Bey, Hacı Adil Bey ve Osman Nevres kalır odada, ötekiler dışarı çıkar.
Eşref Bey Teşkilat-ı Mahsusa’nın reisi olarak tanıştırılır.
Teşkilat-ı Mahsusa ile tanışması böyle olur.
Osman Nevres, Hasan Tahsin adını Teşkilat-ı Mahsusa’ya girmesiyle alır.
Çünkü yeni bir kimlik ile bir takım çalışmalar yapacağı söylenir. «Adınız Hasan Tahsin. Bükreş’e gideceksiniz ve… Balkan ülkelerini bize karşı kışkırtan bu iki belayı bir biçimde zararsız hale getireceksiniz.»

1918’de İzmir’e yerleşerek “Hatıra” isimli bir şirket kurar ve Osmanlı Sulh ve Selamet Cemiyeti’nin sözcülüğünü yapan Hukuk-u Beşer (İnsan Hakları) gazetesini yayımlamaya başlar. Gazetedeki yazılarında ise “Vatanperver Hasan Tahsin” lakabını kullanır. Tahsin, yazdığı yazılarla Türkiye’de kadın haklarının savunuculuğunu yapan “İlk erkek”tir. Ayrıca Tahsin, İzmir’e geldiği yıl Sudiye hanımla gizlice evlenmiş, bu evlilikten Mehmet Kemal isimli bir oğulları olmuştur.

İlk kurşun

İzmir’i Yunanlara teslim etmek istemeyenlerce “Redd-i İlhak Heyeti Milliyesi” isimli bir dernek kurmuşlardı. 14 Mayıs’ı 15 Mayıs’a bağlayan gece binlerce İzmir’li eski musevi mezarlığında (Maşatlık meydanı) toplanmıştı. Bu esnada İngiliz, Fransız, Amerikalı, İtalyan ve Yunan zırhlıları İzmir Körfezi’nde bulunuyordu. Kalabalığa hitap eden önemli bir isim, o zamanın Belediye Başkanı Hacı Hasan Paşa’ydı.
Belediye Başkanının yanı sıra topluluğa hitap eden bir diğer önemli isim ise Hukuk-u Beşer gazetesinin başyazarı olan Hasan Tahsin’di. Halkı direnmeye çağırıyorlardı.

Tahsin, konuşmasında Paris Barış Konferansı kararlarını sert bir dille eleştiriyor, gazetede yazdığı gibi “Burayı Yunan’a vermeyeceğiz. Vermek isteyen kuvvetle paylaşacak kozumuz var” diyordu. Bu geceye yakın akşam üzeri Moralızade Halit Bey, Mustafa Necati ve Ragıp Nurettin’in bir grup vatansever ile birlikte hazırladığı, “Redd-i İlhak Heyeti Milliyesi”tarafından dağıtılan bildiride;

“…Ey bedbaht Türk!.. Yunan hakimiyetini kabule taraftar mısın? Artık kendini göster.
Tekmil kardeşlerin Maşatlık Meydanındadır.
Oraya yüzbinlerle toplan..
Orada zengin, yoksul, bilgin, cahil yok.
Fakat Yunan egemenliğini istemeyen bir mutlak çoğunluk var. Geri kalma!..
Binlerler, yüzbinlerle Maşatlık’a koş. Ve Millî Kurul’un buyruğuna uy..”

Yürüyüş kolunun baş tarafı kışla hizasını geçip yola saptıktan sonra, Hasan Tahsin kalabalığın arasından sıyrılarak öne geçti.
Tahsin’in sesli bir şekilde “Olamaz, olamaz, böyle ellerini sallaya sallaya giremezler” diye söylendiği duyulmuştur.
Tahsin daha sonra yanında bulunan 
revolver ile düşmana ilk ateşi açtı.
Tahsin ilk anda isimleri 
Basile Delaris ve Jorj Papakostos olan iki Efzon askerini öldürmüştü.
Bazı anlatımlara göre ise Tahsin sadece Yunan Efzun Alayı’nın bayraktarını öldürdüğü belirtilmekte ve bu görüş daha fazla kabul görmektedir.
Tahsin tabancasındaki tüm fişekleri düşman askerine karşı ateşlemişti.
Böyle bir direniş beklemeyen Yunan Alayı şaşırmıştı.
Daha sonra ise yanında fazla yandaşı olmayan Tahsin, Yunan Alayı tarafından açılan ateş ve ardından süngüleme sonucunda, Kordonboyu’nda kalabalığın önünde henüz 31 yaşında yaşama veda etti.
Hasan Tahsin’in naaşı ise İzmir Saat Kulesi‘nin altında bulunmuştur. yazıyordu.
15 Mayıs 1919 sabahı saat yedibuçuk sıralarında Hasan Tahsin Konak Meydanı Kordonboyu’nda koyu renkli takım elbisesi ile bekliyordu.
Önce Yunan gemilerinden Patris ve Atronitos isimli gemiler Pasaport’a yanaştı ve bir grup Yunan Efzon Alayı saat 08:55 sıralarında askeri gemiden inerek karaya çıktı. Temiastokles gemisi ise 5. Piyade Alayı’nı Punta iskelesine çıkardı. Bunlar Punta’dan ilerleyerek Kadifekale’yi işgal edeceklerdi.
Bu esnada onbinlerce yerli Rum ellerindeki Yunan bayrakları ve çiçekler ile Kordonboyu’nu kaplamışlardı. İzmir’li Rumlar işgal haberini 13 Mayıs Salı günü öğleden sonra Aya Fotini Kilisesi’nde Yunan albay Mavrudis tarafından okunan Venizelos’un beyannamesiyle öğrenmişlerdi.
Kalabalık inen Yunan askerlerine alkış tutuyordu. Gelen askeri tabur, İzmir metropoliti Hrisostomos tarafından takdis edildi. Metropolit Yunan bayrağını öptü ve bu esnada ağladığı görülüyordu. İlk Yunan taburu daha sonra buradan yaya olarak Hükumet konağı, kışla, kokaryalı istikametinden Karantina’ya doğru yürüyüşe geçti.

Hasan Tahsin’in işgal askerlerine sıktığı ilk kurşun, Türk Kurtuluş mücadelesinde diğer yerlere de örnek teşkil etti. Aydın ve Balıkesir’de işgale karşı direniş baş gösterdi. gün Çerkez Ethem Yunan işgaline karşı efeleri toparladığı gün Demirci Mehmet Efe ayağa kalkarak; “Bir genç düşmana ilk kurşunu sıkmış, bundan sonrası bize düşer!” demiştir.

 

Adına verilen ödül

Hasan Tahsin adına, İzmir Gazeteciler Cemiyeti tarafından her yıl “Şehit Gazeteci Hasan Tahsin Gazetecilik ve Gazetecilik Teşvik Yarışması” düzenlenmektedir. Yarışma Türkiye’de basın-yayın organlarının düzenlediği yarışmaların en eskisi olma özelliğini taşımaktadır.

Anıt heykel ve mezarı

İzmir ili Konak ilçesinde aynı zamanda İzmir Saat Kulesi’nin de bulunduğu Konak Meydanı’nda, meydanın kuzey bölümünde İzmir Büyükşehir Belediye Binasının güneyinde kalan alanda 1973 yılında yapılan Hasan Tahsin İlk Kurşun heykeli ve anıtı bulunmaktadır. Ölümünün yıldönümü olan 15 Mayıs tarihlerinde ve zaman zaman, bazı sivil toplum kuruluşlarınca anıtın önüne çelenk konularak, Hasan Tahsin anılmaktadır.

Ayrıca yazar Yaşar Aksoy’un bir ara başkanlığını yürüttüğü “Hasan Tahsin’i Yaşatma Derneği” isimli bir dernekte bulunmaktadır.

Kesin olmayan bilgilere göre, Hasan Tahsin’in cenazesi, ailesi tarafından Harmandalı’da bir yakınlarının çiftliğine gömüldü ve gıyabi mezarı İstanbul’da yapıldı