Karikatür sanatında bir ‘’TAPA’’ vardı.. Cemil Özyıldırım kaybettiğimiz İbrahim Tapa’yı anlattı

İbrahim Tapa - Karikatürist

Karikatür sanatında bir ‘’TAPA’’ vardı ..

Onunla ’İstanbul Karikatürleri’’adı ile açtığı sergisinde tanıştım. Çok ilginç bir insandı.
Sergiyi gezerken yanıma yaklaştı ve düşüncelerimi öğrenmek istedi. ‘’Ne iş yaparsınız’’ diye sordu.
‘’Gazeteci işi yaparım’’ cevabını verince gülerek, ’’Karikatürlük bir cevaptı doğrusu’’ dedi.
Kısa süreli tanışmamızda, sanki beni uzun süredir tanıyor gibi, samimi ve dostane yaklaşımından son derece etkilenmiştim.
Elini omzuma koyarak,
‘’Bak sana ne diyeceğim. Ben insanları içi iksirli ve sihirli su ile dolu şişelere benzetirim.
O şişelerin ağzı bir
‘’tapa’’ ile kapalıdır.
Maazallah o tapa bir patlarsa, içindeki iksirli su da dökülüverir.
Yani o şişenin bir hükmü artık kalmaz. İstersen fırlatıp atabilirsin.
Bunu neden söylüyorum. S
en de şişedeki tapanı patlatmamaya, suyunu dökmemeye çalış dostum. Her şey tanrıdandır, bunu bil.’’

Ben bir karikatür sergisinde idim ama, bu anlatımı ile hayatı ve kendisini karikatürize eden bir insanla, ilk defa yüz-yüze gelmiştim. Aslında anlattıkları tam bir hayat dersi idi. Üzüntü ile öğrendim ki, bana bu dersi veren o insanın, şişedeki tapası yerinden çıkmış, içindeki iksirli ve sihirli su, yere dökülmeden ahretin kutsal ırmağına karışmış. Karikatür sanatına damgasını vuran, üstelik kendi karikatürünün yapılması için tüm sanatçı arkadaşlarını teşvik eden bir büyük sanatçı İbrahim Tapa’nın şişesi, ne yazık ki çok erken ve ani boşaldı. İbrahim Tapa, 1950 Biga doğumlu bir karikatür ustası idi. Kimin söylediğini bilemediğim ‘’Tıpa Tıp Tapa’’ benzetmesi, 3 kelime ile onu en güzel anlatıyordu. Böyle bir benzetme acaba, çalıştığı Gırgır, Fırt, Adam dergilerinde mi, yoksa Politika, Gün, Güneş, Günaydın gazetelerde mi söylenmişti ?. Çünkü bu benzetme, ancak bir karikatürcü dili ve zekası idi.

En iyisi gülmek, düşündürmek

İbrahim Tapa, İstanbul Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulunun grafik bölümünden mezun olmuştu. Neden karikatüre yöneldiğini şöyle anlatıyordu:

‘’Karikatür sanatı için öyle zengin bir mizah ülkesiyiz ki, konu sıkıntısı diye bir şey yok.
Günlük hayata bakarsanız, bazen espri mi, şaka mı, gerçek mi olduğunu anlayamadığımız olayların içinde kendimizi buluruz.
Gülmek mi, ağlamak mı gerekli olduğunun kararsızlığını yaşarız.
Ama en iyisi ve güzel olanı gülmek, güldürmek, düşündürmek.’’

İlk karikatürü, 1969-1971 yılları arasında Günaydın Gazetesinin Pazar eki olarak verdiği ‘’Ustura’’ adlı dergide yayınlanan İbrahim Tapa, derginin başındaki Aziz Nesin’den de mizah üzerine çok şey öğrendiğini saklamayan bir sanatçı idi. Çalışma hayatında en büyük üzüntüsü, mizah dergilerinin ömürlerinin pek kısa olması idi. Bu yüzden yazar ve çizerlerin ekonomik sıkıntılar nedeni ile başka ortamlarda iş aramak zorunda kaldıklarını söylüyordu. Ancak bu olumsuz koşullara rağmen, çizmenin bir tutku olduğunu belirtiyor ve ‘’Mesela ben bu tutku nedeni ile yaptığım işten asla vazgeçmedim’’ diyordu.

‘’Önce beni çizin’’

İbrahim Tapa’nın en büyük özelliği kendi karikatürünün çizilmesini istemesiydi. Kendi çizdiklerinin yanı sıra, kendisini çizdirdiği karikatür arşivinde, 4 bine yakın bir karikatür birikimi sağladığını söylüyorlardı. Örneğin onun sanatçı dostu Erdoğan Karayel, ölümü üzerine sosyal medyada bu konuya da değinerek, İbrahim Tapa için şunları yazmıştı

‘’Sevgili TAPA’mızı kaybetmişiz. Çok ama çok üzüldüm..Yıllara dayanan dostluğumuzun yanı sıra, ağabeyliği, ustalığı, kendine özgü üslubu, çıldırtıcı derecede detaylı, cümbüşlü çizgileri ile o kadar dolu dolu bir insandı ki. Eşi.Havva ile de ayrılmaz bir bütündüler. Birine baktığımda, diğerini gördüm hep. ’’Oolum, portremi çizmen için ille ölmem mi lazım?’’ demiş ve portre istemişti benden. En çok portresi çizilen çizer olarak “Guiness Rekorlar Kitabı’’na girmek istiyordu. Hayat dolu bir insan, sevecen bir dosttu. Eşi Havva ile huzurlu ve mutlu uyum içinde idi. Tapa’cığım ışıklar yoldaşın olsun. Işığın karikatürcülerin yolunu aydınlatsın’’.

İbrahim Tapa’yı çizerek arşivine katkı sağlayanlardan da söz etmek gerekiyor. İlban Ertem, Hasan Kaçan, Ergün Gündüz, Gürcan Gürsel, Kemal Gökhan akla ilk gelen isimlerdi Yurt dışından Jiwenk, Klaus Pitter, Pe Dar Pistmastrovic, Dom Richards,Gary Barker gibi sanatçılar da, onu çizgileri ile kağıda yansıtmışlardı. Bunun yanı sıra karikatür sanatını amatörce yapanları da unutmamak gerekiyor. Açtığı sergiler, aldığı ödüllerle taçlanan İbrahim Tapa, uluslar arası bir sanatçı idi. İtalya, Bulgaristan,, Yugoslavya,, İngiltere, Kanada, Japonya,, Belçika, İran, İsrail ve Küba’da açılan toplu sergilere katılmıştı. İtalya’da Tolentino’da, Bulgaristan’da Gabrova müzelerinde de eserleri sergilenmişti. Ayrıca Belçika’da hazırlanan Cartoon’ 89 takviminde karikatürü yayınlanan ilk Türk sanatçısı idi.

Son mirası çocuklara

İbrahim Tapa, yaz tatillerini geçirdiği Bozcada’da Karikatürist Yaratıcı Çocuklar Derneğini kurmuştu.
Tapa ve ekibi, 27-28 Mayıs tarihlerinde Bozcaadalı çocukları atölye çalışmalarına hazırlamak, alet ve malzeme bilgileri vermek, eşya paylaşımının gerekliliğini anlatmak, sabırla yaptıklarının sonuçlarını görmelerini sağlamak, yaratıcılıklarını ve el becerilerini geliştirmek, zamanlarını doğru kullanmayı öğretmek ve üretmenin güzelliğini yaşatmak amacıyla Kardinal Bağ Evin’de Çocuk sanat Atölyesi düzenlenme hazırlığında idi.
Tapa’nın projesine göre, günde 6-12 yaş arası 15 çocuğa atölyede, karikatür, maske, kukla, boyama, atıklardan oyuncak yapımı, baskı resim ve kampçılık dallarında temel bilgilendirme dersleri verilecekti.
Öğle yemeği de bu programın içinde idi.
Dernek yöneticilerine ‘’Ben olmasam bile bu proje yürüyecek’’ diye talimat veren İbrahim Tapa’ya elbette verilen sözler tutulacak.
NOT: Hayatı gözyaşı ile ödüllendireceğine, gülerek cezalandır.

Resimler: 1- Karikatür ve grafik sanatçısı Öznur Kalender’in İbrahim Tapa çizimi 2- İbrahim Tapa 3- İbrahim Tapa ve eşi Havva 4- İbrahim Tapa’nın arşivinden çıkan çizilen
bir karikatürü..

Cemil Özyıldırım

İbrahim Tapa – Karikatürist