Güneş Plajı.. Anısı olanlar parmak kaldırsın…

Güneş Plajı

Güneş Plajı.. Anısı olanlar parmak kaldırsın…
Şimdi yerinde yeller esse de anılarımızı çalamazsınız ya…
Orhan Can’ın o yılları anlattığı şiir denemesi ile birlikte size bedava…

Bu hikaye aynı zamanda bir şiir denemesidir…

Hey gidi Güneş Plajı..
Kabinlerin dili olsa da konuşsa
artık yerinde yeller esiyor bu sahilin..
Üst katta da güneşlenilirdi
ama durum fenaydı.
diyeceksiniz ki nasıl fena!
Evet, “Fena halde Leman” misaliydi orası..
Ancak;
orada güneşlenmek ayrıcalıktı.
Üst katın bir köşesi hep dolu olurdu.
Ablalar, abiler ve gençler..
İçi geçmiş ablalar ve abiler hani…
bir de
etrafa süzgün bakan gaylar olurdu..
Çok kişi “Arap Kadri” gibiydi
güneşten yanmış, kestane karası gibi dolaşırlardı
mayolar desen
slipti..
Erkekler hoyratça dolaşırdı
hani,
“yiğidin malı meydandır” der gibi..
Şimdi üste para versen giymez o slipleri kimse…
Kadınlar,
kadınlar bikini giyerdi
Yakışırdı doğrusu.
Yaşlısı vardı genci vardı
Gençlerin gözü kadınlarda
kadınların gözü gençlerde
gaylerin gözü gençlerdi idi!
Her birinin yanında
mutlaka bir güzel kadın olurdu
ağa düşecek örümceği bekler gibi.
Üçlü bir psikolojik savaş vardı orada
sessiz ve derin.
Kızgın güneşin altında
pırıl pırıl parlardı
güneş yağı sürülmüş vücutlar
Sıcaktan kavrulmak da cabası..
Kabine tek tek girerdik
yanlış anlaşılırdı yoksa..
içeride biraz fazla kaldın mı
“Neler oluyor orada” diye
bir görevli biterdi
Ses çıkarmazdık
çünkü,
çekinirdik.
Ama bizim Hico biraz arızaydı.
kızdı mı
saplama yapardı adama…
Bu yüzden hep ağırlıklı gezerdi.
Olaysız bir gün sonunda
“Eh bugün başımız belaya girmedi” diye şarap içerdik.
en ucuzundan
en köpek öldüreninden,
kimi zaman mahallede
kimi sazan Samatya Sahili’nde…
Kayalarda içip sızmışlığımız da vardı,
aşık olduğumuz kızları anlatırdık birbirimize…
Neyse,
biz yine gelelim Güneş Plajı’na.

Ee ne de olsa
potansiyel kadın-adam adayları ile
baklava gibi yenecek bişi sandıkları kadınları
uzaktan seyreden gençlik zamanları…
Ve tabii,
delikanlıların zaaflarından
“durumdan vazife” çıkarmaya çalışan
Tangalı – Slipli “abiler”…
Bizi soracak olursanız,
mahallenin,
yani Küçükhamam’ın deli fişekleri.
Ben Kuzguncuk’tan gelmişim.
Orada tanıdım Hico ile Mehmedi.
Kocamustafapaşa dedin mi
öyle on dakka düşünecektin o zamanlar…
Hey gidi Hico,
Hicabi de derdik ona..
Yüksel Yeşilçöl, mekanın Cennet olsun kardeş..
Peki ah nerede o günler Felicita Mehmet..
Nam-ı diğer (değer) ‘Şimdi geliyorum Mehmet’..
Mehmet, ‘Şimdi geliyorum’ dedi mi
bilirdik ki üç gün sonra gelecek..
Bekleyen
boşuna beklerdi Mehmet’i..
Çakır Uğur vardı bi de..
Yakışıklıydı.
Dönemin kızları hastaydı ona..
babası kızdı mı takılmazdı bize…
Daha niceleri elbet..
Bir de ben tabii…
O sıcakta üst katta içerdik..
Nasıl beyin kanaması geçirmedik mi..
Şarkılar türküler gırla..
Bekliyorduk biz de
kedinin ciğer beklediği gibi
akşama belki
bize de düşer diye..
Öğrenciyiz,
malum cepte fazla para yok…
Yüksel çantacı
haftalıkçı…
Mehmet desen Kapalıçarşı hanutçusu..
Dil desen bir karış ha..
“Bağlama” yapmazsa olmazdı..
Biz,
gençliğin dört atlısıydık..
Haftalıklar alındı mı
her hafta sonu
ya Büyükçekmece Sahil’inde çadır kurardık
ya da soluğu Güneş Plajı’nda alırdık.
Bir de benim hikayem vardı..
Üst kattan herkes seyretmiş
sonra bir alkış kopmuştu..
Yüzme,
yüzme mühim bir olaydı çünkü..
Duyamadım,
ayrıntısı mı,
onu da sonra anlatırım..
Ama Güneş Plajı’ydı o
uğruna bakan istifa ettiren Güneş Plajı..
Evet,
anısı olanı şöyle köşeye alalım…
Gülmeyin ama plajdan çıktın mı
hemen tren istasyonu.
Orada bir bekçi vardı,
fiyakalı mı fiyakalı.
O yıllarda paşa gibi forsu vardı.
Sana doğru geldi mi,
ağır
ama “fıstıki makam” adımlarla,
sanırdın ki kolağası Rüstem geliyor geliyor…
Bir de düdük çaldı mı
hemen zaptu rap…
İşte, malum “ablaların” hiç şansı yoktu.
hepsini tanırdı o..
“Ben adamın gözüne baktım mı” derdi hep
bakardı doğrusu
E tek tek kimlik kontrolü…
Gençleri merak edecek olursanız,
gençler denizden yorgun,
gençler güneşten yanmaca,
Hop aradan sıvışmaca
istikamet Kocamustafapaşa…
Sonra,
sonrası kısmet
ya Samatya Sahil
ya Küçükhamam kahvede takılmaca…
Derken tabii,
kalbimizin en güzel köşesinde
genç yüreğimizin kor ateşiyle suladığımız
sevgi salağı olduğumuz o yıllarda
aşık olduğumuz o kızlara içmece…

Orhan Can

Güneş Plajı anıları – Florya

Nam-ı diğer (değer)
Ben CAN; Orhan CAN
En Kalbi Muhabbetlerimle..

Orhan Can – arkada Özkan Altıntaş
Hürriyet Gazetesi Cağaloğlu
İstihbarat Servisi