Efesli Heraklitos’u bilmiyorsanız olmaz. Hani “Aynı suda iki kez yıkanılmaz. Değişmeyen tek şey, değişimdir. Her şey karşıtların kavgasından doğar” diyen ve diyalektiğin önünü açan adam

Herakleitos 

Her şey hareket halindedir ve hiçbir şey sonsuza dek kalmaz.
Bu yüzden de aynı ırmağa iki kez giremeyiz.
Çünkü ikinci kez ırmağa girdiğimde ben de değişmiş olurum, ırmak da.
Herakleitos 

Değişmeyen tek şey, değişimdir.
Herakleitos 

Her şey karşıtların kavgasından doğar.
Evrendeki bütün nesneler bir ve aynı unsurun değişmeleridir.
Savaş bütün şeylerin babasıdır.
Herakleitos 

Nedir ki onların aklı yahut düşüncesi, halk şarkılarına kanıyorlar ve yığını öğretmen ediniyorlar;
çokların kötü, azların iyi olduğunu bilmeyerek..
Herakleitos 

Tanrı için her şey güzel, iyi ve adildir, çünkü Tanrı şeyleri olması gerektiği gibi düzenler, tüm şeyleri bütünün uyumunda eksiksizleştirir, Ama insanlar kimi şeylerin adil olmadığını kimi şeylerin adil olduğunu sanırlar. Herakleitos 

Efesli Heraklitos
MÖ 535? – 475, Efes’te yaşamış Sokrates öncesi Yunan filozof.

Efes’in yerlisi olduğu ve babasının adının Bloson olduğu gibi detaylar dışında hayatı hakkında pek az şey bilinmektedir. Batı felsefe tarihinde dinamik bir felsefî sistem ortaya koyan ilk kişidir.

Herakleitos’un hayatı hakkında hemen hemen kesin olan hiçbir şey bilinmemektedir. Yaşamına ilişkin pek çok bilgiyi Diogenes Laertios’tan öğreniyoruz. İyonya’nın sonuncu ve en büyük filozofu olan Herakleitos’un Bloson’un oğlu olduğu ve MÖ 540 civarında Efes’te doğmuş olduğu söylenmektedir. Apollodoros’a göre 69. Olimpiyatta sivrilmiştir. (MÖ 504-501) Efes’te kral-rahipler veren bir aileden geldiği anlaşılmaktadır. Antisthenes bu görevi kullanma sırası Herakleitos’a geldiğinde, bu hakkını kardeşine bıraktığını söyler.

Kendisinin çağdaşları ile karşıtlık içinde bulunduğunu görmüş ve topluluk içinde yaşamaktan uzaklaşmıştır. Bu büyük filozofun söylediklerinden döneminin siyasal durumundan hoşlanmadığı ve sert bir dille bu durumu eleştirdiği anlaşılıyor. Yalnızca siyasal durumu değil, kendi yurttaşlarını da eleştiriyor. Arkadaşı Hermodoros’u sürgüne yolladıkları için Ephesos’lulara şöyle diyor:

“Bütün yetişkin Ephesoslular kendilerini asıp kenti çocuklara bıraksalar iyi olur; çünkü onlar ‘hiç kimse bizden çok değerli olmamalı; böyle biri varsa, gitsin, başka yerde başkalarının arasında yaşasın!’ diyerek, aralarındaki en değerli adamı , Hermodoros’u sürgüne yolladılar.”

Yurttaşları ondan kanunlar yapmasını isteyince, kent artık kötü yönetim biçiminin hakimiyetinde olduğundan bu isteği geri çevirmiştir. Herakleitos’un zenginleşmiş yeni sınıfa karşı duyduğu nefreti şu fragment’ten anlıyoruz:

“Hiç eksik olmasın zenginliğiniz Ephesos’lular. Olmasın ki alçaklığınız belli olsun”

Bir hikâyeye göre Herakleitos Artemis Tapınağına çekilerek aşık oynuyormuş. Ephesoslular çevresinde toplandıklarında şöyle demiş: “Ne şaşıyorsunuz reziller? Yoksa böyle yapmak sizinle birlikte devlet yönetmekten daha iyi değil mi?”

Halka “yığın, anlayışsızlar” gözüyle bakıyor, bu küçümseme onların geleneksel inançlarını da içine alır. Herakleitos’un Ksenophanes’in yerleşik din anlayışına eleştirici tutumunu devam ettirdiğini görüyoruz:

“Gece dolaşanlar, Magos’lar, Bakkhos rahipleri, Dionysos’un rahipleri, gizemlere erenler. Ölümden sonra ceza çekmekle tehdit ediyorlar ve ateşte yanacaklarını kehanet ediyorlar; halkın arasında kabul gören bu gizli ayinler böyle kutsal olmayan tarzda cereyan eder.”

“Kana bulanarak arındırmaya çalışıyorlar kendilerini,çamura batmış birinin kendini çamurlu suyla yıkaması gibi.Çamurla temizlenen birine herkes deli der. Karşılarındaki tanrı heykellerine yakarıyorlar, konuşur gibi duvarlarıyla evlerin. Ne tanrılar ne de kahramanlar hakkında bir şey bildikleri var”

“İnsanlar bu töreni Dionysos’a saygıda bulunmak için düzenlemeyip, sadece Phallus’a övgüler düzseydiler, o zaman bu gerçekten utanmazca bir iş olurdu. Oysa kendilerinden geçerek saygıda bulundukları Dionysos ile Hades tek ve aynı şeydir.”

Bu büyük filozof, daha önceki büyük Yunan bilginlerini, filozoflarını ve şairlerini de küçümsüyor:

Homeros’u yarışmalardan kovmalı ve sopalamalı, aynı şekilde Arkhilokhos’u da.”

“Çok bilgi insanı akıllı yapmaz; öyle olsa Hesiodos’u, Pythagoras’ı, Ksenophanes’i ve Hekataios’u akıllı yapardı.”

Herakleitos fragmanlarından anlaşıldığı gibi Yunan dünyasında kabul görmüş bu isimleri eleştiriyor. Platon da Herakleitos gibi Yunan dünyasında çok önemli olan Homeros ve Hesiodos’u insanları yanlış şekillendirdikleri konusunda eleştirmiştir. Platon’un beğenmediği o mitoslardaki evren tasarımıdır.

Diogenes’e göre Herakleitos çocukluğundan beri olağanüstü bir insandı; gençliğinde hiçbir şey bilmediğini ileri sürerdi ve kendini incelediğini söyler: “Kendimi keşfettim” “Ruhun ucu bucağı yok”

Herhangi bir filozofun öğrencisi olmamasına rağmen Ksenophanes’in derslerini dinlediğini söyleyenler vardır. Herakleitos Milet’li filozoflardan da etkilenmiştir. Zıtlıkların çatışması ve birliği ana öğretisinde Anaksimandros ve Pythagoras’dan etkilendiği görülmektedir. Ruh öğretisinde de Anaksimenes’ten etkilenmiştir.

İlk olarak Herakleitos eserinden elimizde en fazla sayıda fragmentin bulunduğu filozoftur. (Diels 126 fragment)Eserinin adı “Doğa üzerine“. Diogenes’den öğrendiğimize göre eseri üç bölümdür; Birinci evren üzerine, ötekiler politika ve tanrı bilim üzerine. Bu eser atasözlerini andırır ifadelerden oluşan şiirsel bir düz yazıdır. Yığına karşı gösterdiği küçümseme üslubunda da kendini gösterir. Geniş halk yığınları tarafından anlaşılmayı isteyen bir insanın diliyle konuşmaz. Bilmeceyi andıran sözleri ancak kendisini anlayabilecek niteliğe sahip olan seçkinlere hitap etme arzusunun ifadesidir. Dilinin bu özelliklerinden dolayı kendisine “karanlık” denmiştir.

Herakleitos’un sözlerini anlamak için çaba harcamak gerekir. Bilmeceyi çözmek gerekir. Çünkü ona göre hakikat gizlenmeyi sever:

“Delphoi’daki tanrının kehaneti ne açıklıyor ne de gizliyor, yalnızca işaret ediyor.”

Kitabını adak olarak Artemis tapınağına koydu. Diogenes’ten öğrendiğimize göre eseri o kadar ünlü oldu ki Herakleitosçular denen ardılları ondan kaynaklandı.

Varlık kuramı

Herakleitos, nesnelerin kendisinden gelip, kendisine gittikleri ilk maddenin ateş olduğunu söylemiştir. Ona göre dünyamız sonsuz canlı ateşten değişmeyle meydana gelmiştir ve bir vakit gelecek sonunda tüm-ateşe girecektir, böylece akış yeniden başlayacaktır:

“Bütünün kendisi olan bu kozmosu ne bir tanrı, ne de bir insan meydana getirmiştir. O, daima belli ölçülere göre yanan, belli ölçülere göre sönen ezeli ve ebedi ateştir.”

Ona göre ateş ihtiyaç ve tokluktur. Çünkü ihtiyaç veya açlık, ateşin kozmik düzenine işaret eder; tokluk ise bir nesnenin ölümü, ateşe dönüşmesi anlamına gelir.

Herakleitos’a göre her şey ateşten geldi ve yok olup tekrar ateşe dönecek. Ateşin gelip her şeyi yargılayıp mahkûm edeceğini söyler. Ateşin kendisinden meydana gelen şey değiştiği halde, ateşin kendisi değişmez. O hep varolan ateştir. Belli bir ölçü içerisinde ateş ile maddeler karşılıklı olarak birbirlerine dönüşürler. Bu dönüşümler kozmik düzeni meydana getirir:

“Her şey ateşle takas olur, ateş de her şeyle; tıpkı altın ile malların ve mallar ile altının takas edilmesi gibi”[10]

Karşıtların birliği ve savaşı

Karşıtların savaşı, oluşun zorunlu ve tek şartıdır. Eğer karşıtlıklar arasındaki savaş olmasaydı hiçbir şey olmazdı. Kozmos karşıtlıkların savaşının meydana getirdiği bir uyum harmonia dır:

“Karşıt olan şeyler bir araya gelir ve uzlaşmaz olanlardan en güzel uyum doğar. Her şey çatışma sonucunda meydana gelir.”

Varlıkların meydana gelişi ancak birbirlerine zıt olan ve bundan ötürü birbirlerini devam ettiren zıtların çatışmasına bağlıdır. Herakleitos savaşın her şeyin babası ve kralı olduğunu; kimini tanrı, kimini insan olarak ortaya çıkardığını; kimini köle, kimini özgür kıldığını söyler. Herakleitos, tanrılarda, insanlarda yok olsun o kavga diyen ozanı kınıyor. Çünkü pes ve tiz sesler olmazsa uyum olmazmış, birbirine karşıt erkek ve dişi olmazsa canlı varlıklar olmazmış.[12]

Evren zıt unsurlardan meydana gelmiştir. Bu zıtlıklar arkasında ise “bir olan” hep durmakta olup tanrı adıyla anılır. Bu ayrılıklı birliği filozof çeşitli simgelerde ve şekillerde görüyor. İnen ve çıkan yolun aynı olduğunu, iyi ile kötünün aynı olduğunu, çemberin çevresinde başlangıç ve sonun ortak olduğunu, yazının yolunun düz ve eğri olduğunu, soğuğun ısınıp, sıcağın soğuduğunu; nemlinin kuruyup kurunun nemlendiğini söylüyor. Bütün bu zıtlıklar, ikililiklerine rağmen aynı şey olup bir’in ayrı ayrı yanlarıdır. Fragmentlerinde sıkça belirtiyor:

“Bağlanışlar; bütünler ve bütün olmayanlar, bir arada duran ve ayrı duran, birlikte söylenen ve ayrı söylenen. Her şeyden bir, bir’den her şey.”

“Yayın adı yaşamdır, işi ise ölüm.”

“Ölümsüzler ölümlü, ölümlüler ölümsüz. Biri diğerinin ölümünü yaşar, diğeri de ötekinin yaşamını ölür.”

Akış öğretisi

Herakleitos’a göre her şey akar ve sürekli değişir.Ana madde olarak gördüğü Ateş bir an için bile hareketsiz kalmayan bir maddedir.Bu büyük filozofun akış öğretisini ifade eden sözleri şunlardır:

“Aynı ırmaklara girenlerin üzerinden farklı sular akar” 

“Aynı ırmaklara gireriz ve girmeyiz. Hem varız hem yokuz.”

Oluş ve değişmenin değişmeyen yasası logos

Logos sözcüğü dillere çevrilmesi çok zor bir kelimedir. Söz, düşünce, akıl, anlam anlamlarına gelir. Herakleitos’un logos’u halen tartışılmaktadır. Değişmenin kendisine göre gerçekleştiği yasaya logos diyor. Ateş ölçüyle yanar ve ölçüyle söner.O halde her şeyin kaynağı olan ve ateşin en saf biçimde kendisinde bulunduğu güneş bile bu yasaya uymaktadır.Güneşin ölçülerini aşmayacağını, eğer bunu yaparsa adaletin hizmetkarları olan Erinys’lerin onu yakalayacağını söyler. Herakleitos eserine logos ile başlıyor:

“Bu her zaman mevcut olan logos’u insanlar yalnızca işitmeden önce değil, işittikten sonra da anlamıyorlar. Her şey bu logos’a göre olup bittiği ve ben her şeyi doğasına göre ayırt ettiğim ve nasıl olduğunu bildirip açıkladığım halde, söylediklerimle ve yaptıklarımla karşılaştıklarında acemi gibi davranıyorlar. Uykudayken ne yaptığını unutan diğer insanlar gibi bunlar da uyanıkken ne yaptıklarının farkında değiller.”

Logos herkeste ortak olan düşünmedir.Ancak logos her şeyde ortaklaşa olmasına rağmen çoğunluğun sanki kendilerine özgü düşünceleri varmış gibi yaşadığını söyler. Ona göre nasıl ateşe yaklaştırılan kömürler başkalaşarak ateşleşirler, uzaklaştırılınca da sönerlerse ruhumuz da ortaklaşa olanın ardından giderse logos’tan pay alır, ayrılırsa logos’suzdur.

“Akla uygun konuşmak isteyenler yasasına bağlı bir kentten daha güçlü bir şekilde her şeyde ortak olana sıkıca sarılmalıdır. Çünkü bütün insan yasaları tanrısal olandan beslenir. Bu tanrısal yasa her şeyi dilediğince yönetir ve her şeye fazlasıyla yeter.”
Herakleitos evreni logos’un yönetmesine rağmen insanların bunu anlayamamalarından yakınıyor.

Görelik kuramı

Herakleitos’ta her şeyin göreli olduğu görüşü vardır. Ondan kalan fragmentler evrensel göreliliği ifade ediyor:

“İnsan tanrı tarafından küçük çocuk olarak çağrılır, nasıl ki çocuk da yetişkin insan tarafından öyle çağrılırsa”…
“En bilge insan, Tanrıyla karşılaştırılırsa bilgelik, güzellik ve bütün diğer şeyler bakımından bir maymundur”...
“En güzel maymun, insanla karşılaştırılırsa çirkindir”…
“Deniz suyu en temiz ve en pistir. Balıklar onu içebilirler ve onlar için o kurtarıcıdır. Buna karşılık insanlar için o içilemezdir ve öldürücüdür”

Bu evrensel görelilik iyinin, kötünün; doğrunun, yanlışın; adaletin, adaletsizliğin aslında göreli kavramlar oldukları düşüncesini doğurur.Ancak Herakleitos’a göre iyiliğin varolması için kötülüğün, ışığın varolması için karanlığın, tokluğun varolması için açlığın olması gereklidir. Adaletsizlik olmasaydı adaletin adı bilinmezdi. Herakleitos hastalığın sağlığı; açlığın tokluğu; yorgunluğun dinlenmeyi hoş kıldığını söyler.

İnsan kuramı

Herakleitos’a göre insan üç şeyden meydana gelmiştir; ateş, su ve toprak. Sürekli bir dönüşüm vardır. Ruhlar için ölümün su olmak olduğunu, su için ölümün toprak olmak olduğunu, topraktan ise su olduğunu, sudan da ruh olduğunu söyler.

İnsan ruhu aslında ateşten meydana gelmiştir; ancak bu ateş ruh haline dönüşürken nemlenen bir ateştir.

Herakleitos ruhların nemden buharlaştığını belirtiyor. Ona göre ruhsal durumların en alt seviyesi su veya nem olmaktır. Su veya nemli olmak Hades’in çamurlu yollarında son bulur. Ruhsal durumların en üstü seviyesi sıcak ve kuru hava olmaktır. Parlak ve kuru olan ruhun en iyi ve en bilgedir.

Herakleitos’un genel olarak insanlar hakkındaki düşünceleri şöyledir:

“En değerli kişilerin birdir yeğ tuttuğu, o da geçici şeylerin ölümsüz ünü. Oysa kitle sığır gibi tıkınmakla geçiriyor gününü”

Herakleitos insanlara yığınlar gözüyle bakıyor. Yığınları küçümsüyor. Logos’u anlamadıkları için dinlerken sağır gibi olduklarını söylüyor ve “varken, yoklar” deyişinin onlara uyduğunu ifade ediyor.

Çoğunluğun anlayışı ve düşüncesi olmadığını ima ediyor. Onların Halk ozanlarına inandıklarını, çoğunluğun kötü, azınlığın ise iyi olduğunu bilmeden yığını öğretmen kabul ettiklerini düşünüyor.

Bilgi kuramı

Herakleitos’un en çok önem verdiği şey bilgeliktir. Ama bu aynı zamanda geleneksel Yunan düşüncesidir. Bilgeliğin her şeyden üstün olduğunu ifade ediyor. Ona göre bilgece olan şey saf ateştir. Biz ruhumuzda bulundurduğumuz ateş oranında bilgeyiz. Ruhu kuru olan daha bilge, ruhu ıslak olan ise daha az bilgedir. Herakleitos bilgeliği şöyle ifade ediyor:

“Ölçülü olmak en büyük erdemdir. Bilgelik doğaya kulak vererek hakikati söylemek ve doğru olanı yapmaktır.”

“Bilgelik tektir; her şeyi her şeyle yöneten düşünceyi bilmektir.”

“Beni değil, logos’u işiterek her şeyin bir olduğunu kabul etmek bilgeliktir.”

Herakleitos insan bilgisinin sınırlı olduğundan bahsediyor. Bunu şu fragmentinden anlıyoruz:

“En denenmiş kişinin idrak ve muhafaza ettiği şey dahi bir kanıdan öteye gitmez. Ama yalancılarla yardakçıları Dike mutlaka yakalayacaktır”

Ahlak kuramı

Herakleitos iki tür insanın varlığını ayırt etmektedir: Logos’u kavrayamayan ve kavrayabilen insanlar. Logos’u kavrama bu kavrayışa uygun yaşamayı gerektirir.Evrenin yasası olan Logos’u bilmek aklın ödevidir. Logos’u tanıyıp anlayan kimse bu akıl yasasını kendi eylemine de ölçü olarak alacaktır.

Herakleitos’un amacı insanları Logos’a uygun davranmaya sevketmektir. En üstün amaç bilgelik ve doğruyu bulmak, doğruya uygun yaşamaktır. Mutluluk hakikati bilerek, ona uygun yaşayarak elde edilir. Mutluluk bedensel hazlardan kaynaklanmaz. Tutkulara karşı mücadele etmek ve ölçülü olmak gerekir. Tutkulara karşı mücadele etmenin zor olduğunu ancak arzu edilen şeyin bedelini ruhun ödediğini söyler.

İnsanlar yasaya uygun davranmalıdır:

“Halk yasayı kentin surlarını savunur gibi mücadele ederek korumalıdır.”

Evren anlayışı

Ona göre tüm evren ateşten var olmuştur ve bir süre sonra yine ateşe dönecektir. Evrenin var oluşu ve yok oluşu olayı periyodik olarak sonsuz kere yinelenecektir. Evren, belirli dönemlerde var olan ve yine belirli bir dönemde yok olan bir olgudur.

Herakleitos’ta yeni olan taraf; evrenin birdenbire bir oluş ve yok oluş olgusu olarak görülmesidir. Milet okuluna göre evren özü somut olan bir şeyden; sudan ya da havadan yapılmıştır, her şeyin özünde bu maddeler bulunur. Heraklit ise ateşi ana madde yapmakla, varlıkların özde bir madde değil, bir olgu olduğuna dikkat çekmiştir.

Önemi ve etkileri

Herakleitos’un kendisinden sonra gelenler üzerinde çok büyük etkisi olmuştur. Her şeyin aktığı öğretisi ve göreceliği sofistlerin şüpheciliğinin en büyük dayanaklarından olmuştur. Sokrates gençliğinde Kratylos’un öğrencisi olduğunu ve ondan oluş dünyasının sürekli akış içinde olduğu görüşleri aldığını belirtmektedir. Platon “Kratylos”‘un sonunda ona göre hiçbir şeyin sağlıklı olmadığını ve her şeyin bir gidiş ve akış olduğunu belirtir.(440c) Stoacılar Herakleitos’un felsefesini izlerler.
Özellikle yeniçağda Goethe, Hölderlin, Hegel ve Nietzsche Herakleitos’u örnek almıştır. Hegel Herakleitos’un eserini almadığı hiçbir düşüncesinin olmadığını söyler. Nietzsche dünyanın her zaman doğruya yani Herakleitos’a muhtaç olduğunu söyler.