Babıali’den Cumhurbaşkanı uçağına.. Bab-ı Ali’nin efsane gazetecisi Ercüment Erkul, Nezih Demirkent ve Çetin Emeç zamanındaki gazeteciliği 2 örnek ile anlatarak gazetecilik dersi verdi 

Ercüment Erkul

Babıali’den Cumhurbaşkanı uçağına

Türk basını olarak neredeydik, şimdi neredeyiz.
Gazetecilere, gazetecilerin talimat verdiği yıllardan;
Gazetecilere, siyasetçilerin emrettiği yıllara nasıl gelindi ?

80’li yılların başları.
Hürriyet’in muhteşem yazı işleri masası.
Yazı işleri müdürlerinden biri Abdullah Aksak.
Yaşamının hippi günlerini bitirmiş, namaza niyaza başlamış.
Kimse onun yaşam biçimiyle ilgilenmiyor.
Önemli olan gazetecilik ustalığı, tarafsızlığı ve özgürlüğü.

Genel Yayın Müdürü Efsane gazeteci Çetin Emeç.
Dediğim dedik, çaldığım düdük diyen bir yönetici.
Kimseden talimat almayan, haberi gördü mü gözü dönen bir adam.
Çetin Bey, 1.sayfaya dekolte bir kadın fotoğrafı kullandırır.
Tartışma çıkar.
Abdullah Abi “ya bu fotoğrafı, ya da künyeden benim adımı çıkarın” der.
Çeto’da Abdullah Abi de geri adım atmaz.
Fotoğraf yayınlanır.
Abdullah Aksak yüzlerce gazetecinin can attığı görevinden istifa eder.
Onun için koltuk, para, pul değil ilkeleri önemlidir.

Abdullah Abi’yi genç yaşta amansız hastalıktan,
Çetin Abi’yi kalleş bir saldırıda kaybettik.
Nur içinde yatın sevgili ustalar.

* * *

70’li yılların sonları.
Hürriyet’in gece yazı işleri masası.
Akın Kamacıoğlu, Fikret Kalmuk gibi üstadlarla çalıştığım, unutamadığım yıllar.
Telefon çalar, açanın karşısında Patron Erol Simavi.
“Evladım birinci sayfadaki o işadamı haberini atın”.
Yanıt olarak “gık” diyemeden telefon kapanır.

Bir süre sonra Efsane Genel Müdürümüz Nezih Demirkent arar.
“Çocuklar o haberi sakın atmayın. Sayfada kalsın”
Haydaaa ! Patronu mu dinleyeceksin, genel müdürü mü?
Tabiiki Nezih Baba’yı.

Haber gazetede yayınlandı.
Bekliyoruz ki büyük gürültü kopacak.
Ertesi gün merakla işe geldik. Hiç ses seda yok.
Doğru “Ne oldu acaba?” diye Nezih Abi’ye gittik:
“Patron size telefon ettiğinde o iş adamı yanındaymış.
Ertesi gün, gördün işte senin yanında telefon ettim.
Ama bu gazeteciler beni bile dinlemiyorlar.
Ne yapayım. demiş”.

* * *

İşte böyle güzel günler gördük, yaşadık biz.
Nezih Demirkent’li Çetin Emeç’li yıllar.
Kariyerli, itibarlı, gazetecilere saygı duyulan yıllar.

* * *

Gelelim bugünlere;
Anlı şanlı yazar ve yöneticilere !
Kariyer; Cumhurbaşkanı’nın uçağına binebilmek,
İtibar; havuzda yöneticilik yapmak.
Adam “Asla ve kat’a binmem” dediği uçakta, ağzı kulaklarında poz veriyor.
Sanırsın ki gazeteci değil,
Lunapark’ta dönme dolap memuru.

Bir diğeri onu savunuyor;
“Gazetecisin, Cumhurbaşkanı çağırdıysa tabii gideceksin” diyor.
Demek ki kendisini çağırsa, uçarak gidecek.
Ne imiş; İstediğin soruları soracakmışsın,
Dalga mı geçiyorsun !

O uçakta sor bakalım:

– Efendim örtülü ödenekten ayda kaç para harcıyorsunuz ?
– Okluk Koyu’nda yazlık yaptırdığınız doğru mu ?
– İstanbul seçiminde hata yaptığınızı kabul ediyor musunuz ?
– Büyük şehirlerin belediye başkanlarının çalışmalarının engellenmesine katkınız var mı ?
– Türkiye’deki kutuplaşmada sizin katkınız yüzde kaç ?
– Sizin ve ailenizin mal beyanını verir misiniz ?
– Ergenekon savcısı idiniz, savcılıktan istifa ettiniz mi ?
– Bahçeli, Soylu ve Kurtulmuş’un geçmişte size söyledikleri konusunda ne dersiniz ?
– Damadınızın yaptığı bakanlıktan memnun musunuz ?
– Aile fertlerinizden yeni bakan yapacağınız kimse var mı ?

Sorabilecek misin ?

O uçaktaki gazeteciler haber mi yapıyor sanıyorsun !
Poz veriyor, Cumhurbaşkanlığının verdiği metni yayınlıyor.
Gündemin oluşmasında aracı olarak kullanılıyorlar.

Ercüment Erkul

Ercüment Erkul