“Sevgili Besto’nun hediyesi. İki yılı aşkın süredir neler çekti garibim” Gezgin gazeteci Asım Güneş’i okumadan sakın yola çıkmayın

Sevgili Besto’nun hediyesi. İki yılı aşkın süredir neler çekti garibim. Sokaklarda mı kalmadı, benzin istasyonlarında mı yatmadı, tır parklarında mı, otobüs terminallerinde mi konaklamadı ?
Hatta bir gece Meksika’da mezarlığın yanında bile kaldı.
Anlatmadım size. Ilginç bir geceydi. Copper Kanyon’dan çıkmış Monterrey’e doğru gidiyordum. Otostopla nerede, ne zaman olacağınız pek belli olmuyor tabi. O yüzden Hidalgo Del Parral’a gecenin yarısı vardım. O saatten sonra otostop mümkün olmadı.
Küçük bir şehir Hidalgo Del Parral. Bende otele, hostele boşuna para vermektense şehir dışına doğru yürüyüp boş bir yer aradım kamp yapacak. Sonunda yüksek duvarlı bahçe gibi bir yerin yanında buldum uygun bir yer. Kimse görmez diye kurup çadırı yattım. Ama nasıl yorgunum. 1-2 saat geçmedi çakarlarla uyandım. Çadırın kapısına polis aracı dayanmış resmen 
Ikisi erkek, biri kadın polis ekibi. O zaman Ispanyolca’nın i’si yok bende. (Gerçi şimdide ancak i’si var 
Allahtan kadın polis ingilizce biliyordu. Kadınlar yabancı dil mevzuularında hep daha iyiler zaten. Erkeklerin kafa bu konuda fazla basmıyor.
Dedi “Ne yapıyorsun burada. Mezarlık burası”.
Anladım ki mezarcı abi haber etmiş, çünkü yoldan filan görünmem pek mümkün değil di.
Dedim Monterrey’e gidiyordum. Otostopla çok geç geldim. Kalacak yer bulamayınca buraya kurdum çadırı. Farketmedim mezarlık olduğunu”
Hatta net hatırlıyorum Türk’üm deyince erkek polislerden biri “Terörist misin?” diye sordu. Ispanyolca’da olsa anlaması zor olmadı. “Türkiye’nin imajı burada bile böyleyse yanmışız” diye geçirmiştim içimden.
“Gezgin’im, fazla param yok” deyince gülüştük filan. Sonra pasaportu kontrol edip “Dikkatli ol” deyip gittiler. Bende uykuma kaldığım yerden devam ettim. Sabahta Monterrey’e doğru vurdum kendimi yola tekrar.
Işte böyle daha neler neler yaşadı bu gariban, 12 ülke boyunca, benim sırtımda.
Dile gelip konuşsa ilk diyeceği şey muhtemelen “Nerden geldim, bu herifin sırtına düştüm. Alacağın olsun lan Besto. Imdaaaat kurtarın beni” filan olurdu eminim 
En son, iki yıl önce Monterrey’de yıkamıştım Copper Kanyon’un tozu kiri gitsin diye. O günden bu yana yağ, kir, pas içinde kaldı. Valla onu görenlerin bana karşı bakışı değişiyordu. Işi bilenler ise hemen “Kaç yıldır geziyorsun” diye soruyordu. Bugün sıcak Mancora güneşi altında, güzel bir banyo yaptı. Iki yılın kirini attı üzerinden.
Neyse işte, yorucu Kolombiya yolculuğundan sonra yaklaşık 18-20 saatte, neredeyse hiç durmadan Ekvador’u geçip vardım Peru’ya. Tabi ilk seferinde 5 dakikada geçtiğim sınırı bu sefer 4 saatte ancak geçebildiğimi saymazsak. Sanki bütün Kolombiyalılar aynı gün Ekvador’a geçmeye karar vermişti. Ya da Kolombiya’daki tüm Ekvador’lular aynı gün geri dönmeye.
Sonuç itibarıyla 6 ay sonra, Peru’daki dinlenme noktam Mancora’ya tekrar adım attım. Herzaman kaldığım Kamping Tito’ya gittim ama hayal kırıklığı beni bekliyordu. Sakinliği ile sevdiğim okyanus kenarındaki Mancora, turist akınına uğramıştı resmen.
Özellikle de Arjantinliler. Bayram günlerimiymiş neymiş. Gerçi Arjantinlilere hergün bayram, özel bir güne gerek yok.
Güney Amerika’ya geçtikten sonra şunu daha net anladım. Latin Amerika’nın en boş-beleş, gezmeyi tozmayı en seven adamları Arjantinliler. Ucuza gezmeyi özellikle. Eğer ucuz bir yer arıyorsanız Arjantinlileri takip edin. En ucuz hatta mümkünse beleş yerleri onlar bulur. Benden bile ucuzcular, o derece yani 
Bütün gün yemek yapıp, yiyerek ve matte içerek takılırlar. Akşama doğruda yaptıkları takıları filan satmaya çıkarlar.
“Niye bu kadar Arjantinli var gezen?” diye sorduğumda genelde aldığım cevap “Ekonominin kötü olduğu, iş olmadığı ve herşeyin çok pahalı olduğu” yönünde.
Ama Arjantinli kız arkadaşım, ayrıca çalışmayı sevmediklerini de ekliyordu bu listeye. Gerçi kendisi Kosta Rika’da yaşasa ve eşek gibi çalışsa da.
Sonra, uzun süre Arjantin’de yaşayan Isveçli bir kız da aynı şeyi söylemişti. Hatta Arjantine yerleşirsen rahatlıkla iş yapabilirsin demişti. Bilmem artık ne derece doğru ama benim gözlemlerim de genelde bu yönde.
Neyse Kamping Tito silme dolu olunca Waiki Kamping diye bir yerde kaldım ki harbiden görmeniz lazım. Normal bir insanın koşarak kaçacağı bir yer. Tam junkie mekanı. Sabahları uyanmak için şişe yapıp Afyon çekerek başlıyorlar güne 
Neyse orada iki gün kalabildim. Surekli Afyon ve ot çekmeleri ve her daim ikram etmeleri sorun değildi de gürültüye dayanamadım. Kafa dinlemeye geldiğim yerde garip müzikleri hiç çekemem. Ha birde banyo sorunu. Düşünün ki ben bile tolore edemedim 
Ordan da çıkıp Mancorita Kampinge attım çadırı. Burası görece daha sakin. Bu günüde, artık kıyafetleri filan yıkama vakti geldi deyip çamaşır günü yaptım. Sevgili sırt çantam da nasibini aldı bundan.
Ha bu arada Kolombiya’da kan kusturan otostop maceralarıma karşı daha Peru’ya adım atar atmaz yaşadığım mevzuyu anlatayım da aradaki farkı anlayın. Kolombiya’da otostopla seyahat etmenin ne kadar zor olduğunu yazmıştım.
Ekvador’dan Peru’ya geçtikten sonra, sınır kapısından en yakın yerleşim Agua Verdes’e yürümeye başladím. 4 km kadar uzakta. Tek seçenek ise taksi, o da 20 lira. Dedim “Hayatta vermem o parayı size” 
Tam yola çıktım, daha 100 metre uzaklaştım ki, bir midibüs durdu önümde. Bütün pencerelerden kafalar çıktı sırıtarak bakan. Sonra muavin abi indi. Eliyle “gel içeri” işareti yapti. Sonra beni çok daha uzakta olan Tumbes’e bıraktılar. Tabi herkes böyle demiyorum Peru’da ama bunu Kolombiya’da yaşama ihtimalin sıfıra yakın.
Bu arada Kolombiya’da azan faranjitim hala devam ediyor. 2 yıldır çantada olan antibiyotikleri içmek zorunda kaldım ama tam olarak geçmedi bir türlü, hala öksürüyorum. Neyse iyi olacağım umarım.
Mancora’da birkaç gün dinlendikten sonra Peru’da Iquitos’dan Amazonlar’a girip, Brezilya’da Belem’den çıkmayı planlıyorum. 2 bin kilometre kadar. Yaklaşık bir ay sürecek sanırım. Heyecanlı bir yolculuk olacak. Brezilya’dan sonrada ara vereceğim galiba.
Neyse, yıkanmış bir sırt çantasından böyle bir yazı çıkartabildiğim için de kendimi takdir ettim ayrıca 
Kendinize iyi bakın sistemin köleleri. Görüşmemiz belki yarın, belki yarından da yakın ))

Asım Güneş