İZBAN’a güvendi olan uçak biletine oldu! Usta gazeteci Cengiz Duyar başına geleni yazdı

Usta gazeteci Cengiz Duyar sosyal medya hesabından ‘İstanbul uçağını nasıl kaçırdığını’ anlatan bir yazı paylaştı. Gerilim romanı tadında nefis paylaşım, bir yandan bu durum herkesin başına gelebilir mesajı verirken diğer yandan İZBAN’daki Artı Para uygulamasının görünmeyen sonuçlarına da göndermede bulunuyor…

İşte usta kalemin başına gelenler….

UÇAĞI NASIL KAÇIRDIM !!!

Bildiğiniz gibi doğum günü hediyesi için İstanbul’a çağrıldım. Dün biletimi aldım. Bu sabah 08.40 uçağı. Hemen sabahı planladım. Metro 45 dakika sürüyor, eh kalkıştan 35-40 dakika önce hava alanında olursam sıkıntı olmaz (Nah olmaz). Yani sabah 07.00 gibi evden çıksam metro yürüme mesafesi 6 dakika olduğuna göre işlem tamamdır. Neyse hediye heyecanı da var ya akşam gözüme pek uyku girmedi.

………………………………………………………………………………

Sabah 06.45 de kalktım. Hafif uykusuzluk, gözler tokmak gibi. Hadi bi kahve içip çıkayım dedim. Nasılsa vakit var ya… Kahvemi içtim, saat 07.10 gibi evden çıktım. Saat 07.16 gibi istasyondayım. Kartımı okuttum aletten üç kırmızı ışık ve mekanik bir ses “Bakiyeniz yetersiz.” Yeni uygulamanın nimetleri. Neyse dolum makinasına yöneldim sırada üç kişi var. İlk ikisi sıkıntısız dolum yapıp ayrıldılar. Önümdeki teyze kartı makınaya yapıştırıp çıkan yazıları okumaya çalıştıkça makına zaman aşımına giriyor. Yeni başa dönüyor. Ben ufaktan “ya sabır” çekmeye başladım. Baktım olmayacak “Ben yardımcı olayım” diyerek teyzenin kartına hamle yapmıştım ki; tokadı yüzüme yiyecektim…

………………………………………………………………………………..

Teyze hışımla bana dönüp kaşlarını çatarak “Ben doldurmasını bilmiyor muyum.” deyip tekrar makınaya döndü. Bir yandan da söyleniyor “acelen varsa erken çıksaydın evden” diye. Neyse allahtan güvenlik görevlisi uzaktan durumu anladı da kartımı doldurup istasyona girdim. Merdivenleri hızlıca inerken bi baktım metro durakta. “Oh be dedim nihayet bu kez işim rast gitti”. Metronun kapısına yarım metre kala kapı kapanmaya başladı. Hızla ileri atıldığımda kapı aralığı 20 santime düşmüştü. Bir an tereddüt ettim, o da yetti zaten…

,………………………………………………………………………………….

Sonraki metro 10 dakika sonra. Bu arada saat 07.25. Riskli. Ama yine de yetişirim sıkıntı yok. Metromuz geldi ve bindik. Sanırım herkes işe gittiği için suratlar mahkeme duvarı gibi. Halkapınar’a kadar gayet güzel geldik. Halkapınar’dan Alsancak istasyonuna hareket ettikten kısa bir süre sonra yavaşladık. Daha da yavaşladık. Sanırsın ki metroyu kullanan amca gezmeye çıkmış. Tam böyle düşünürken, “zınk” diye durduk. Abi resmen ağaç gölgesine çekti metroyu ve durdu…

………………………………………………………………………………………

On dakika bekledik. Sinir kat sayım tavan yapmış. İçimden saydırmaya başladım; “Ey İzban sen kim metro standartlarına gelmek kim. Senden bi bok olmaz, köy dolmuşu standartı sana çok bile. Şerefsizler”… Milletin bana tuhaf tuhaf bakışından anladım ki; Ben içimden değil dışımdan saydırmışım…

……………………………………………………………………………………….

Tekrar hareketlendik ama benim gözüm saatte. İzban yavaş, saat hızlı. Her şey ters. Neyse uzatmayalım Alsancak istasyonunu 20 dakika da geçebildik. Hava limanı istasyonuna girdik. Kapının önünde resmen zıplıyorum. Kapı aralanır aralanmaz fırladım. Şaşkınlıkla ters tarafa koşmuşum, istasyon bitince anladım. Tekrar geriye, merdivenleri üçer üçer çıkıyorum. Hala yetişebilme umudum var. Hava alanı terminalin önündeki yolu geçtim mi tamamdır. Atladım yola son hız seyir halindeyim. Gümm… Resmen yoldan geçen araca çarptım…

……………………………………………………………………………………

Ben yerlerde. Dizimin acısı da durdurmuyor. Çevik bir hareketle düştüğüm yerden kalktım. Aracı kullananla göz göze geldik. Bi şey dicem de arabaya ben çarptım. Neyse önünden dolanıp hava alanına girdim. Pintilik yapıp internetten check-in yaptırmadığım için şirketin deskine yöneldim. Ahanda!!!. Kimse yok. Çıldıracağım. “Nerde bu görevli” diye resmen cığırdım. Yandaki bayan “Lavaboya” gitti şimdi gelir” dedi. Yerimde zıplayarak bekliyorum. Bu arada son anonslar bitti…

…………………………………………………………………………………….

İçimden “Tamda işeyecek zamanı buldu. Şimdi bi de sigara içer bu” demeye kalmadı kız geldi. Daha ben ağzımı açmadan “İstanbul” mu diye sordu. “Evet dedim. “Üzgünüm kapılar kapandı uçak perondan ayrılmak üzere” dedi. İçimden sürekli kendimi sakinleştirmeye çalışıyorum. Tam o sırada yan deske aynı benim modumda bir bayan geldi. Soluk soluğa Napoli uçağını kaçırmış. Bir saat sonraki uçuşun bedeli 3.500 lira. Benim yanan ekonomi sınıfı 130 lira… Sakinledim…

…………………………………………………………………………………..

O günkü diğer uçuşlar “Şimdi kıstırdık seni, ucuza uçarsın ha” kıvamında olduğu için yarın sabaha yeni bir bilet aldım ve ayaklarımı tekrar sürüyerek geriye metroya döndüm. O aceleyle karta geri yükleme yapmadığım için İzban yine binmeme izin vermedi. Karta para yüklemek için dolum makınasına gittim, cuzdanı açtım, en küçük para yüz lira. Makına üzerini vermem diyor. Sanırım içinde yeterli banknot yok. Neyse ya ben gerisini anlatmayayım. Yarın sabah nasılsa uçacağım ve sorun hallolacak. (Umarım…)

Cengiz Duyar

Kaynak:

İZBAN’a güvendi olan uçak biletine oldu!