Baki Avcı erken veda etti.. Hababam Sınıfı’nda da oynamıştı

BAKİ AVCI ERKEN VEDA ETTİ…

Bu sabah henüz günün ağırmadığı saatlerde sürekli
çalan bir telefon sesiyle uyandım.
Ve aldığım haberle güne kabusla başlamış oldum.
Otuz yıla varan bir süredir tanıştığım meslektaşım,
arkadaşım, 18 yıllık komşum, takımdaşım, kadim dostum
Baki Avcı’nın ölüm haberini veriyordu telefonun öbür yanındaki ses.
Baki’ninki sıralı bir ölüm değil.
Böyle durumlarda şirimizin ustalarından Cemal Süreya’nın
sözcüklere damıttığı o veciz şiirini anımsarım hep.

“Ölüyorum tanrım
Bu da oldu işte.
Her ölüm erken ölümdür
Biliyorum tanrım.
Ama, ayrıca, aldığın şu hayat
Fena değildir…”
Üstü kalsın…

Baki henüz 56 yaşındaydı. Yapacaklarını, işlerininin
hepsini bitirememdi. Sevgili eşi Ümran’la birlikte yaşlanması
kesintiye uğradı, oğlu Baran’a daha doyamadı onun
olgunlaşmasına yeni başarılarına tanıklık edemedi.
Biz komşuları onunla sohbetleri, dayanışma içinde olmayı,
geçireceğimiz huzurlu zamanları artık paylaşamayacağız,
ondan mahrum kaldık. Baki en iyi, en çok rahat edeceği
çağında gerçekten erken veda etti.

En son iki gün önce ayağından geçirdiği ağır ameliyattan hemen
sonra görüştüm. Aldığı narkozun etkisi geçmek üzereydi.
Kısacık konuştuk ve her zamanki gibi espirili konuşup karışılıklı gülüştük.
Dün ziyaret eden arkadaşlarla çektirdiği fotoğrafları görünce birazcık sevindim. Bitkin, yorgun ama mutlu gözüküyordu. ve moralliydi.
Belki bu amansız ve sinsi hastalığa vucudu direnebilir diye düşündüm,
diğer arkadaşlarla birlikte umut ettik. Ama Baki’nin sağlık durumunun iyi olmadığını biliyorduk. Sinsi hastalık onu içten içe yiyip bitirmişti.
Enson geçirdiği iki ağır ameliyatı vucudu, bağışıklık
sistemi, kalbi kaldıramadı.

USTA BİR MUHABİRDİ

Baki Avcı 40 yılı aşan bir süre muhabirlik yaptı.
1977 yılında henüz 17 yaşında başladı mesleki serüveni.
Sonhavadis, Günaydın, Hürriyet, Meydan ve en son
Sözcü gazetesinde çalışıyordu.
Gazetenin ilk kurucu ekibi içindeydi.
Yıllarca koşturduğu muhabirlikten sonra İstihbarat şefliği son
görevi ise haber müdürülüğüydü. Baki renkli bir adamıdı.
Gençlik yıllarında Rıfat Ilgazın eseri, Ertem eğilmezin yönettiği
O ölümsüz Hababam Sınıfı filimlerinde küçük rollerde de olsa oynamıştı. 
Son yıllarda Habam oyuncularının bir araya gelmesi, toplanması
için çaba çaba sarfetti ve çok başarılı oldu.

Baki bir gönül dostuydu, hayata hep gülüseyerek bakan, iyilik
sever, dayanışma duygusu gelişmiş bir insandı.
Sohbeti hoş, girdiği ortama hemen uyum sağlayan, mizahi yanı güçlü bir arkadaştı. Galatasaray lisesi mezunu, kongre üyesi sıkı bir Galatasaraylıydı.
Yerinde ve zamanında bazanda zamansız ağız dolusu küfür etmeyi severdi.
Bu yanıyla bana büyük şairimiz Can Yücel’i hatırlatırdı.
Baki ile paylaştığım çok zamanlar oldu, anılar birikti.
Birlikte hem kendi hemde toplum yararına işlerde kotardık.
Belki her konuda aynı düşünmüyorduk, bazan küçük tartışmalarımız da
oluyordu ama onunla dostluğu zedeleyecek hiç bir gerginliğimiz olmadı.
Baki’ye kızdığım zamanlar da oldu.
Çünki kendi bedenine hiç de iyi davranmadı.
Uzun yıllardır çok fazla aburcubur, gazlı, şekerli yiyecekleri tüketti.
Ailesi dahil yakınları bu durumdan şikayatçi olmasına ragmen onu bu alışkanlıktan vazgeçirmekte malesef pek başarılı olamadık.

Diğer tüm yakınları, komşuları gibi ben de onun boşluğunu
her zaman duyacağım. Artık Baki anılarıyla aramızda olacak.
Ve biz biricik oğlu Baran’a baktıkça Baki Avcıyı göreceğiz.
İnanıyorum ki o babasını laikiyle yaşatacak.
Çok üzgünüm.
Artık hergün karşılaştığım, sohbt ettiğim, ara ara oyun oynadığım
bir dostumu göremeyeceğim.
Güle güle Baki. Sen sonsuzluğa göç ettin biz ise eksildik.
Işıklar içinde yat, yıldızlar sana yoldaşlık etsin.

Salman Altundal