Acı.. Sevinç.. Burukluk..

ACI… SEVİNÇ… BURUKLUK…

Cumartesi günü elinden tutup maça götürdüğüm ve belki de zaman farkı ile ölümden döndüğüm evladımla, bugün de yine Dolmabahçe’deydik.

Bizim kadar şanslı olmayanların, o gece yitip giden gencecik ve fedakar canların anısı önünde saygı ile eğilmek ve onlara rahmet okumak üzere.. Cumartesi günü indiğimiz yokuştan indik Beleştepe’ye*.. Sağanak yağmur altında. İliklerimize kadar ıslanarak, Elmadağ kavşağından itibaren adeta selin içinde yoğrularak aktık Beleştepe’ye.

“Teröre Karşı Omuz Omuza…. Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez.. Ya Allah Bismillah Allaüekber… Taraftar Burada Teröristler Nerede?.. Tek Yumruk Tek Yürek…” sloganlarını atan kalabalıkta hemen her takımdan taraftarlar vardı. Formasını eşofmanını giyen, kaşkolunu takan koşmuştu İnönü Stadı’nın önüne.

Bugüne kadar toplu eylemlerde (Gezi’deki İstanbul United Günleri dahil) pek sık rastlanmayan bir manzara: Göstericiler, anma eylemine gelenler, ilk iş civarda gördükleri polislerle kucaklaşıyor ve onlara başsağlığı diliyor. Bursalı Beşiktaşlı ile, Galatasaraylı Fenerli ile.. Taraftarlar arasında ezeli gerilim, gösterici polis gerginliği husumeti sıfır..

Ölümün, kanın, bombanın, ateşin, acıların biraraya getirdiği bir kitle. Kenetlediği bir kitle. Gözler yaşlı, kimi eller havada dua ediyor, kimi hançeresini yırtarcasına slogan atıyor.

Ama bir burukluk var içimde… Neden?
Çünkü aynı kitle içindeki Bursalı ve Beşiktaşlı taraftarların, Cumartesi günü bombaların patlama anından önce birbirlerine nasıl davrandıklarını da gördük (böyle ortamlara pek alışık olmayan) evladımla. Her iki tribünde oturanların birbirlerine nasıl “gırtlak kesme” işaretleri (ve pek çok ‘adult’ el kol hareketi) eşliğinde ağıza alınmadık laflar ettiklerine de tanık olduk. Yıllar önce Dolmabahçe’de aynı stadın önünde, Çarşı’nın içinde yaşanan kan revan içinde sahneleri, sonrasında Bursa’nın meydanlarında caddelerinde olanları birbirlerine hatırlatarak bağıran karşılıklı tribünlere de (tam ateş hattının orta yerindeydik) tanık olduk. Torpil bombaları üzerimizde patladı tribünde.

Canım yandı… Neden?
Çünkü, bu gece Beleştepe’de yaşanan sarmaş-dolaş ortamın oluşması için ille de 44 canın yitirilmesi mi gerekiyordu kardeşlerim?
Birbirimize sarılmak için ille de cenaze mi lazımdı?

Dilek tuttuk..
Bu gece bir milat olsun.. Cenaze münasebeti ile de olsa, bu gece sarılan insanlar bir daha ayrılmasın. Ayrı tribünlerde de otursalar, ayrı formalar da giyseler, ayrı renklere de gönül verseler. Bir daha birbirlerine satır-bıçak, torpil sallamasınlar. Taş atmasınlar. Muhterem validelerine göndermelerde bulunmasınlar.

Terör de, musalla taşları da birleştirmiş olsa bizleri, bir daha geri dönmeyelim.

Gerçekleşir mi dileğimiz?
Bizden tutması…
Bir nevi “çaput bağladık” Beleştepe’deki bariyerlere..
Umarız tutar.

(*Not: Beleştepe demeyi sürdüreceğim. Her yere Şehitler şeysi adını koyma furyası beni rahatsız ediyor. Kimse kusuruma bakmasın. Şehitler böyle yaşatılmaz)

Zafer Arapkirli