Yeni yılın umut dolu olması dileği ile.. Ekonomi üzerine tahminler, öneriler.. Meriç Köyatası yazdı

YENİ YILIN UMUT DOLU OLMASI DİLEĞİ İLE…
EKONOMİ ÜZERİNE TAHMİNLER, ÖNERİLER…

Toplumda örgütlü mücadele olmadan mucizevi kurtuluş mümkün değil. Örgütlü mücadeleyi yapacak olan da siyasi partilerdir. O nedenle umut dolu yeni yıl temennisi, gönlünüzdeki siyasi partinin becerisi ve size verdiği heyecan kadar olacaktır. Çoğunuz karamsarlığa kapıldınız ama ekonomi ile ilgili bölümü sonuna kadar okuyun. Hiç sıkıcı değil, eminim çok eğleneceksiniz.

Her yıl, ekonomiye ilişkin analizlerde ve tahminlerde bulunurum. Özellikle döviz kuru, enflasyon ve büyüme konusunda son 30 yıldır hiç yanılmadım. Son zamanlarda özellikle ekonomi konularında yorum yazmıyorum. Nedeni belli, yargı bağımsızlığının ve yargıya güvenin sadece ulusal düzeyde değil, uluslararası düzeyde de tartışıldığı bir ortamda ekonomi analizi yapmak biraz abesle iştigal oluyor.

Bir kitaptan kısa bir alıntı yapmak istiyorum. Amerika’da yaşayan iki ünlü iktisatçı, Daron Acemoğlu (kendisi Türk’tür) ve James A. Robinson, dünya tarihi boyunca, kabilelerden büyük devletlere kadar ulusların refahı, zenginliği ve fakirliği üzerine 15 yıl süren bir araştırma yaptı ve Ulusların Düşüşü adıyla bir kitap yayınladı. Merkez Bankası bağımsızlığı ile ilgili olarak kitaptan bir bölüm aktarıyorum.

DAMDAN DÜŞEN MERKEZ BANKASI BAŞKANI

“Tüm dünyada pek çok politikacı, vergi gelirlerinden elde ettiklerinden daha fazla para harcıyor ve merkez bankalarını para basmaya zorlayarak aradaki farkı kapatmaya çalışıyordu. Ortaya çıkan enflasyon istikrarsızlığa ve belirsizliğe yol açıyordu. Teoride Almanya’daki Bundesbank gibi özerk merkez bankalar siyasal baskıya direnecek ve enflasyona dur diyecekti.

Zimbabve Başkanı Mugabe, tavsiyeyi dikkate almaya karar verdi. 1995’te Merkez Bankası’nın özerkliğini ilan etti. Bu tarihte Zimbabve’deki enflasyon oranı yüzde 20’lerde seyrediyordu. 2002’ye gelindiğinde yüzde 140’a çıkmıştı. 2003’de yüzde 600, 2007’de yüzde 66 bin, 2008’de yüzde 230 milyon!…

Elbette başkanın piyango kazandığı bir ülkede merkez bankasına özerklik tanıyan bir yasanın çıkmasının hiçbir anlam taşımaması, kimseyi şaşırtmamalıdır.

Zimbabve Merkez Bankası Başkanı, Sierra Leone’deki muadilinin Sieka Stevens’la (başkanla) anlaşmazlık yaşayınca, merkez bankasının en üst katından nasıl düştüğünü muhtemelen biliyordu. Özerk olsun olmasın, başkanın talepleri doğrultusunda hareket etmek, ekonominin sağlığı için olmasa bile kendi sağlığı için ihtiyatlı seçimdi.”

2019 TAHMİNLERİ

Bu hikayeden sonra gelelim 2019 tahminlerine… Dünyadaki olası gelişmeler, ABD Merkez Bankası’nın politikaları, doların değerini yukarı çekecek gibi görünüyor ama diğer taraftan ABD Çin ticaret savaşları nedeniyle dolarda değer düşüşü de beklemek mümkün. Her ikisini birlikte değerlendirirsek dış dünyada dolarda pek fazla bir artış beklemiyorum.

Türkiye’ye gelince…Bizde Merkez Bankası net hata ve noksan kaleminde akıllara durgunluk veren dalgalanmalar var. Nereden olduğu belli olmayan bir para Türkiye’ye giriyor. (Kimileri kaynağını bildiği konusunda niyet okuyor ama bu iş niyet okumayla olmaz.) Bu para girişinin Mart sonuna kadar devam edeceğini tahmin ediyorum. Sonrası ciddi bir belirsizlik var. Bu belirsizlik sadece Türkiye’nin kısa vadeli dış borç ödemesi ile sınırlı değil. ABD’nin Suriye’den çıkması, Türkiye’nin Suriye’de daha geniş alanda askeri operasyon ihtimali, ekonomide ciddi belirsizliklere gebe. Bu belirsizlikler olumlu yönde de gelişebilir olumsuz yönde de…

Bir taraftan durgunluk, bir taraftan Türkiye’ye giren kaynağı belirsiz para sonucunda, konkordato ve iflaslarla birlikte, sermaye ve varlıklarda başlayan el değiştirme hızlanarak devam edecek. Dolar için bir rakam tahminim var ama onu burada yazmıyorum.

NE YAPMALI?

Ekonomide birkaç yıl boyunca büyümeyi unutun derim. Stagflasyona girdik. Anlamı, hem enflasyon hem ekonomik durgunluk ve küçülme… Ve doğal olarak işsizlik… Çok parası olanlar, kriz dönemlerinde daha çok para kazanırlar. Benim önerim, parası olmayan ya da az olanlar için.

Eğer yapabiliyorsanız, az da olsa birikiminiz ya da emekli maaşınız, kira geliriniz varsa büyük kentlerden kırsal kesime doğru taşınmanız. Öyle İstanbul’dan İzmir’e ya da bir sahil kasabasına taşınmaktan bahsetmiyorum. Maalesef, İzmir’in de İstanbul’dan pek farkı kalmadı. Daha içeri, tarımın ön planda olduğu yerleşim alanları doğru adres.

Çocukların okulu derseniz, büyük kentlerde çok pahalı okullarda çocuk okutmak, küçük bir azınlık için geçerli. Çocuğunuz, iyi Türkçe, iyi İngilizce ve iyi matematik bilsin yeter. Bunlar bilgisayar çağında okulsuz da yapılabilecek şeyler. Televizyonda İngilizce film izleyecek, Türkçe kitap okuyacak, internetten matematik dersleri alacak. Biraz da el becerisini geliştirip tarıma da merak sararsa geleceği garanti altında demektir.

Hiçbir iktidar sonsuza kadar hüküm sürmez. Bundan sonra Türkiye’ye gelecek iktidar, kim olursa olsun ilk önce tarıma el atmak zorunda. Dünya sanayi 4.0 devrimine doğru hızla giderken biz kurtuluşu tarım devriminde aramak zorunda kalacağız…

Diğer taraftan eğitimin hali içler acısı… Her ne yaparsak yapalım insan gücümüzü, ekonomik ifadesiyle beşeri sermaye kalitemizi artırmak zorundayız. O nedenle, hükümetlerden bir şey beklemeden çocuklarınıza yapacağınız en iyi yatırım, büyük şehirlerdeki pahalı kolejden ziyade, el becerisi, iyi Türkçe, iyi Matematik ve iyi İngilizce… Becerebiliyorsa, ek olarak Rusça ve Çince öğrensin yeter. Klasik müzik beyninin daha iyi çalışmasını sağlar. Biraz da spor yaptı mı, Robert Kolej müfredatından daha iyi bir eğitim almış olacaktır emin olun.

Meriç Köyatası