Yaz akşamları uysal bir kedi gibi kasabamıza sokulurdu. Beydağı’ndan kopan ince yel..Bahri Kayaoğlu’danznefis ‘Bir Çocukluk Anısı’

Yaz akşamları uysal bir kedi gibi kasabamıza sokulurdu. Beydağı’ndan kopan ince yel, Kernek sırtlarını yalayarak Tandoğan Mahallesi’nin dar sokaklarından Bahçebaşı’na ulaşırdı. Kırmızı kiremitli evimizin uzun bacasının üstündeki yuvasında leyleğin takırdadığını duyardım.
“Leylek leylek leğirdek, hani bana çekirdek” diye bağırırdım.
Kayısı bahçelerine giden at arabalarının gürültüsü açık penceremden odama dolar, beni uyandırırdı sabahları…
***
Ahh çocukluk…

Akşamları evimizin önündeki bahçede kurduğumuz sedirlere oturduğumuzda anneme iyice sokulur, başımı onun dizlerine dayardım. Samanyolu, bahçedeki kayısı ağacının kıpırtısız dallarından pek gözükmezdi ama ilk yıldızlar, el işi kağıdından kesilmiş gibi duran bir ay dedeyle birlikte gökyüzünde parlardı…
***
Annem sorardı;

-A benim güzel oğlum.. İlerde okuyup, büyük bir adam olunca, İstanbul’a da yerleşince, söyle bakim beni de yanına alacak mısın?

-Alacağım anne, derdim, büyümüş pozlar takan bir edayla.

Gülerdi… 
Sonra beyaz bir yirmi beşliği usulca küçücük avucuma yerleştirirdi.
“Acaba kimse gördü mü” diye herkesin yüzüne ayrı ayrı bakar ve madeni kuruşluğu yavaşça mintanımın cebine atardım.
Görenler görmemezlikten gelirdi…
***
Yıllar geçti…

Yıllar, annemin beyaz yüzünden , benim siyah saçlarımdan, güz akşamları dağlara aceleyle uçan kırlangıçlar gibi geçti. Ben kocaman bir adam oldum. Doğru dürüst bir meslek sayılmasa da gazeteci oldum. İstanbul’a bile yerleştim.
Annem mor kaplı aile albumumüze yerleşti tümüyle…
***
Ahh.. Neden hep çocuk kalınmaz?

Buna imkan yok ama insan ne zaman eski bir anısını hatırlasa kendini hep o yaşında buluverir. Geçip giden yıllar yüz ifadelerimizi, saçlarımızın rengini değiştirse de içimizdeki duyguları hiç bir zaman değiştiremiyor…
***
Fakat, ömrümüzün son günlerinde acı tatlı anılarımızı, mutluluklarımızı, mutsuzluklarımızı, daha net daha canlı bize anımsatacak olan bir “anı defteri”mizin olması ne kadar güzel. Yaşamımıza yön veren olayları, insanları, aşkları, ihanetleri, ayrılıkları, kavuşmaları, tarihleri, bir belgeyle tespit etmek ne kadar güzel…
***
Şöyle geriye dönüp baktığımızda;

“Vaktiyle biz de Süleyman idik. 
Ateşe rüzgara hükümran idik 
Sanmayın Sultan Süleyman idik 
Balat’ta körükçü Süleyman idik”

Diyebilelim hiç olmazsa…
***

Bahri Kayaoğlu / Bir Çocukluk Anısı