Medyada taze kapışma! Ahmet Kekeç yazdı Zafer Arapkirli cevap verdi.. “Pek muhterem Ahmet Kekeç Bey..”

STAR GAZETE YAZARI’NA YANITIM….

PEK MUHTEREM AHMET KEKEÇ BEY,

Beni tanımazsınız. Çünkü Gazeteciyim.
41 yıldır bu zenaatı icra ederim. Dün sosyal medyadaki paylaşımlarım vesilesi ile tanıştık sanırım. CV’m uzun, yollamaya da gerek görmüyorum. Ayrıntılı olarak tanımak için gazetenizdeki bazı yazar arkadaşlara ya da sokaktan geçen birilerine sorabilirsiniz. Onlar arasında, eskiden birlikte çalıştığımız bazı zevat vardır. Sayın Yiğit Bulut ve Sayın Ardan Zentürk. Tanıştığım Sayın Ersoy Dede kardeşim mesela. TV yayınlarıma geçmişte konuk olmuş Sayın Hüseyin Gülerce, Sayın Mehmet Metiner, Sayın Mustafa Kartoğlu, Sayın Fadime Özkan iyi tanırlar beni.

Burasını geçelim.
Kimliğimle ilgili bir tahminde bulunmuşsunuz: “Solcu veya Sosyalist olabilir” diye.
Tam isabet. Tekzip etmiyorum, tam tersine “İftiharla Teyid” ederim. Solcu ve Sosyalist sayılırım. Gurur duydum. Ama, beni tanıyanlara bırakıyorum, ne kadar “Solcu ve sosyalist olduğumu”.. Övünmeyi sevmem.
“Melanet”le işim olmaz. İddia ettiğiniz gibi “Terbiyesiz bir adam” da değilim. Kayda geçsin diye söyledim. Alındığım için filan değil. Her önüne gelenin söylediğine alınmam.
Gelelim asıl meseleye: Yani, “Yandaş” tanımını/sıfatını sizin için neden kullandığıma.

Ben “Bir fikrin ya da bir siyasetin taraftarı” olmaktan söz etmiyorum. Ben de bir fikrin ve bir siyasi düşüncenin taraftarıyım. Solcu ve Sosyalist’im (isabetle teşhis ettiğiniz gibi). Tarafsız değilim yani. Siz de değilsiniz. Bu bir suç da değil. Ama biz gazeteciler “Yandaş” tabirini, özellikle de bu (ya da başka) siyasi iktidarın devrinde “İktidarı kollayan, iktidar tarafından da kollanan, müsamahaya mazhar olan, iktidara da fevkalade müsamaha gösteren, bunu da sırtı sıvazlanmak maksadı ile yapan insanlar ” anlamında kullanıyoruz.

Eğer bu tâbirden alınganlık duyduysanız, haklısınız. Ağır bir tâbir olduğunu biliyorum. Bunu da bile bile kullanırım zaten. Muhatabımın neler hissettiği kendi sorunudur. Ama, yasal ya da ahlâki açıdan bir suç teşkil etmediğinden eminim. Mesela tutup da, “Terbiyesiz adam” ya da “Mel’un” dememişim. “Yandaş” demişim.

Bu anlaşıldı umarım. Geçelim.
Gelelim , yazınızın başlığına alıp da maalesef benden daha az yer verdiğiniz Aydın Doğan meselesine;
“Amiral Gemisi’nin Kaptanı”nın arkasından hepimiz pek çok şey yazdık. Ben de, Doğan Grubu’nda geçmişte bir süre çalışmış olan ve işlerin içyüzünü bilen birisi olarak, aynı zamanda medyadaki ürkütücü ve utanmazca tekelleşmeyi her zaman (sadece bu iktidar devrinde değil) eleştirmiş biri olarak, kendisi (eski patronlarımdan biri) ile ilgili sert eleştiriler yaptım.
Aydın Doğan ya da herhangi birinin, hangi sıfatı taşırsa taşısın ya da hangi meslekten olursa olsun, geçmişte ya da bugün “Darbeci, Faşist, Demokrasi Karşıtı, Cemaatçi, Terör Yandaşı vb.” kim hangi melanetin içinde bulunmuşsa, gereken kanıtlar ortaya konulmak kaydı ile yargılanması gerektiğini savunuyorum. Sanırım burada hemfikiriz. Yargılanmalıdır. Satış nedeniyle de “yırtmamalı”dır. Tamam mı?

15 Temmuz da dahil olmak üzere darbe girişimine zemin hazırlayan, darbeci mel’unları besleyip büyüten, alkışlayan, bugünlere getiren, onların semirmesine ve palazlanmasına yardımcı olan, sırtlarını sıvazlayan “Ağlak Vaiz” FETO’nun kurmaylığını, sözcülüğünü şakşakçılığını (geçmişte ya da bugün – aldandım diye kıvırmak yok ama) yapan herkes de dahil olmak üzere. Var mısınız?

Başka bir diyeceğim yoktur.

Sizin yazılarınızı ilgi ile takip ediyor ve RS FM Radyosu’nda her sabah yaptığım ve çok izlenen programımda her sabah dinleyicilerime okuyorum. (Şaşırdınız değil mi? Bir solcu ve sosyalist bir sağcı ve yandaş yazarın yazılarını okuyor dinleyicilerine) Evet okuyorum. Bundan sonra da hep okuyacağım.

Aramızdaki “terbiye” farkı bu işte. Biraz da meslek farkı diyelim. Farklı mesleklerdeniz yani. Tanıyamamanız da o yüzdendi , zaten.

Saygı ve selamlarımla, Muhterem..
Gazeteci ZAFER ARAPKİRLİ
Kaynak: Facebook

Gazeteci Zafer Arapkirli’nin cevap verdiği Ahmet Kekeç’in yazısı ise şöyleydi: 

Aydın Doğan yargılanmalı mı?

Önce Zafer Arapkirli isimli şahsın “yandaş” nitelemesi için bir çift söz söylemem lazım:
İsmimin yanında sıklıkla gördüğüm bu sıfat, belli ki “küçük düşürmek” ve “yaralamak”niyetiyle kullanılıyor.
Bir fikrin yandaşı olmak görülmemiş şey değil oysa…
Başta Zafer Arapkirli isimli şahıs olmak üzere, kamuoyu önünde söz söyleyen neredeyse bütün eşhas mutlaka bir düşüncenin ya da siyasal görüşün taraftarıdır.
Zafer Arapkirli’nin solcu ya da sosyalist olduğunu zannediyorum.
Değilse tekzip etsin.
Hangi “izm”le ya da siyasal düşünceyle ünsiyeti bulunduğunu açıklasın… Ya da açıklamasın… Kendi kendine, “ben şu siyasal ve toplumsal düşünceden geliyorum, aidiyetim şudur” dese de olur. Bilmemiz gerekmiyor… Ama mutlaka siyasal bir düşünceye ya da hayat felsefesine yandaştır. Bunu bilelim…
Soru şu:
Bir fikrin taraftarı olmak görülmemiş şey değilse, neden sadece belli bir fikrin “savunucuları” ya da “taraftarları” için kullanılıyor “yandaş” nitelemesi?
Ben de buna itiraz ediyorum işte…
Bir CHP’li için, bir HDP’li için, bir MHP’li için, hatta bir İYİ Partili için kullanmadığımız/kullanmayacağımız bu niteleme, AK Parti savunucusu olduğu düşünülenlere karşı bol keseden sarf ediliyorsa, demek ki burada asıl niyet “yaralamak”ve “küçük düşürmek…”

Hayır, elbette ismimin yanında sıklıkla gördüğüm bu niteleme rahatsız etmiyor beni…

Muhterem Aydın Doğan’ın da buyurduğu gibi, kaşarlandım…

Küçük düşürme ve yaralama cehdiyle davrananlar, muhtemeldir ki, bir “öncelikten”geldiklerini düşünüyorlar… Yani, başkalarını tanımladıkları (bir “önceliği” kullandıkları) için, ayrıca, “tanımlama hakkını” da ellerinde bulundurduklarını söylemiş oluyorlar.

Böyle bir önceliğe (ya da hakka) sahip olduğunuzu düşünüyorsanız, artık sizden her melanet beklenmeli.

Dolayısıyla, “sosyalizm yandaşı” Zafer Arapkirli’den de her melaneti beklerim.
Kendisini tanımıyorum, hangi“mecralarda” eğleştiğini ve nihayetinde ne demeye çalıştığını/hangi doğruları savunduğunu bilmiyorum ama yazdığı iki satır yazıyla “tıynetini” ve “karakterini” ele verdiği için, kendisini yüksek sesle kınıyorum ve “terbiyesiz adam”diyorum.
Girizgâh biraz uzadı ama iyi oldu…
Mesele şu:
Sosyalizm yandaşı Zafer Arapkirli ve türdeşleri, Aydın Doğan’ı hedef gösterdiğimi ileri sürüyor… “Koca imparatorluğu teslim etmekle kurtulamayacağını” ve mutlaka yargılanması gerektiğini söylüyormuşum.
Başkaları da böyle söylüyormuş.
Başkalarının ne söylediğini bilmiyorum… Koca imparatorluğun kime teslim edildiğini ve “teslim alan”ın hangi siyasi yönlendirmeyle bu işe kalkıştığını ya da itildiğini de bilmiyorum.
Bildiğim şu:
İnsanlardan helallik isteyen Aydın Doğan, “28 Şubat sürecinde istifaya zorlanan İslamcı koalisyon hükümetine karşı benim medya organlarım savaş verdi” demiş bir adamdır ve bugüne kadar başımıza gelmiş bütün kötü işlerin ya faili ya da (medya organları aracılığıyla) yönlendiricisidir.
Şerefli bir geçmiş bırakmamıştır.
Buradan “Aydın Doğan yargılanmalıdır” gibi bir sonuç çıkar mı?
İnsanları hapiste görme meraklısı değilim…
Devri sabık peşinde de değilim.
Kimin yargılanıp yargılanmayacağına “yargı” karar verir…
Söylediğim şey çok açık:
Diyorum ki (Aydın Doğan’a hitaben), herkese hakkınızı helal ettiğinizi, bahtiyar olduğunuzu filan söylüyorsunuz, muhtemelen muarızlarınızın toleransına sığınıyorsunuz, iyi hoş da…
Sordunuz mu bakalım?
Eseriniz olan binlerce, on binlerce mağdur haklarını helal ediyorlar mı?
Hepsi bu…
Bu son derece basit ve insani soru neden rahatsız ediyor sosyalizm yandaşlarını?
Neden Aydın Doğan söz konusu olunca yükseltiyorlar terbiyesizlik çıtalarını?

Ahmet Kekeç

Kaynak: Star Gazetesi