İnsanlarla sohbet etmeyi çok severim. Eskiden dinlemeye yönelik enerjim de, bana saçma gelen düşüncelere tahammülüm de daha fazlaydı.. Görkem Işık son gözlemini yazdı

İnsanlarla sohbet etmeyi çok severim.
Eskiden dinlemeye yönelik enerjim de, bana saçma gelen düşüncelere tahammülüm de daha fazlaydı ama içimdeki merak ve karşımdaki insanların kafa yapısını anlama isteği hala daha ağır basıyor diyebilirim.

İstanbul ülkenin kalbi ve aynası olması itibarıyla insan çeşitliliği açısından bildim bileli çok zengin bir şehirdir. Taksi şoförleri de bu vahşi ormanın içinde gün boyu direksiyon sallayan, bazısı çok ilginç hayat hikayelerine sahip, bazısı da bu ormanın içinde kurda kuşa yem olmuş biçarelerdir. Siyaset, ekonomi ve futbol üzerine daima edebilecek iki kelamım olduğu için benim de havam yerindeyse ve şoför de konuşkan biriyse başlarım sohbete…

Yakın zamanda bindiğim dört taksiden ilkinin sürücüsü Üsküdar’da doğup büyümüş, lise terk, 18 aylık bir oğlu ve bir ay sonra doğacak kızıyla 4 kişilik bir aileyi geçindirmeye çalışan 28 yaşında bir arkadaştı. 4 ay önce 8 yıl çalıştığı bir film yapım şirketinden on kişiyle beraber işten çıkarılmış ve iki hafta önce de şoförlük yapmaya başlamış. Eski işyerinde de getir-götür işlerine baktığı için İstanbul trafiğine alışık olduğunu ama günde 16 saat çalıştığını, hiçbir sosyal hayatının kalmadığını söyledi. Seçimin yenilenme ihtimali konusunu açınca da (açıklamadan önceydi) sadece sandıkta birkaç yılda bir söz hakkı olduğunu, şimdi o da gasp edilirse iyice umudunu kaybedeceğinden bahsetti. Haliyle kendisi de bir mağdur olarak ülkenin en büyük sorununun işsizlik olduğunu düşünüyordu.

Pazartesi açıklamanın yapıldığı akşam aracına bindiğim diğer şoför 25 yaşında, beş kardeşin ortancasıydı ve ailesiyle birlikte yaşıyordu. Aslen Gümüşhane – Kelkit’li ve Gaziosmanpaşa’da ikamet eden bu arkadaş İmam Hatip mezunu olduğu için Cumhurbaşkanı’na hayranlık duyduğunu ancak son zamanlarda genel gidişattan hiç memnun olmadığını ve özellikle belediye seçimlerinde zaten önceki seçimde de AKP’ye oy vermediğini çünkü Gaziosmanpaşa Belediyesi’nde çalıştığı dönemde yolsuzluk ve adam kayırmalara şahit olduğunu söyledi. Bu seçimdeyse bütün aile olarak İmamoğlu’na oy verdiklerini ve 23 Haziran’da mutlaka tekrar sandığa gideceğini belirtti. Normalde CHP’ye asla oy vermeyeceğini ama Ekrem İmamoğlu’nu hiçbir şaibesi olmadığı için ve canayakın bulduğu için tercih ettiğini de ayrıca ekledi. Tabii pek çok muhafazakar görüşlü insanda fark ettiğim Kılıçdaroğlu’ndan hiç hazzetmeme durumu kendisinde de mevcuttu.

Diğer birsohbet ettiğim şoför de uzun yıllar Gürpınar’da yaşadığını, İmamoğlu’nun oraya biraz daha üvey evlat gözüyle bakıp yeterince ilgilenmediğini ama kendisinin hiçbir siyasetçiye güvenmediği için oy kullanmaya da gitmeyeceğini, zaten çok yoğun çalıştığı için o gün uyumayı tercih edeceğini ifade etti.

En son bindiğim taksinin şoförü ise Sultanbeyli’de yaşayan, 1990’da Mersin’den İstanbul’a göç eden 11 çocuklu Vanlı bir ailenin oğluydu. Kendisinin HDP seçmeni olduğunu, seçimin iptal kararıyla İmamoğlu’na büyük haksızlık yapıldığını ve artık ekonomide yaşanan tıkanıklığın insanların gözünü açmaya başladığını söyledi. Sultanbeyli’yi ben de az çok bildiğim için CHP açısından Kadıköy veya Beşiktaş neyse AKP için de Sultanbeyli odur. Buna rağmen kendi çevresindeki AKP seçmenlerinde belli sorgulamaların başladığını ve İmamoğlu’nun ezber bozduğunu ekledi.

Türkiye yıllardır sürekli bıçak sırtında ve son derece gergin bir vaziyette tezlerin ve onların anti-tezlerinin çatışmasıyla yoruluyor ama sanki tabanda ve özellikle de beyinleri fazla yıkanmamış ve geçmişin hataları ve günahlarını takıntı haline getirmemiş genç nüfusta ortaya çıkan sentez gelişme ve devinimin en fazla yaşandığı büyük şehirlerde daha fazla hissediliyor. Merak edip Yıldırım ve İmamoğlu’nun twitter’daki takipçi sayılarına baktım ve Yıldırım’ın 215 bin takipçisine karşılık İmamoğlu’nun 2.3 milyon takipçisi olduğunu gördüm. 10 katından fazla bir fark sosyal medyayı daha çok kullandığını düşündüğüm daha fazla okuyan, araştıran ve merak eden nüfusun da bence tercihini gösteriyor. Beni tek endişelendiren lider açlığı çeken toplumun belki hayallerini ve umutlarını o yükü taşıyamayacak birisinin üzerine boca etmesi ve İmamoğlu’nun o yükün altında ezilmesi.

Hep dediğim gibi ülke demografik olarak çok avantajlı olduğu yıllarını maalesef yönetim hataları yüzünden boşa geçiriyor ama inanıyorum ki bu kadar dinamik bir toplumda o sentez yeni bir Türkiye’nin kapılarını aydınlığa açacak. Hukukun ve adaletin olmadığı bir ülkede ekonomik ve insani gelişme de olmaz, bugün olduğu gibi tekrar önce orta gelir tuzağına, oradan da bir alt lige düşeriz. Güven ve beklenti üzerine kurulu olan ekonomide bu iki unsuru tekrar sağlama umudu veren lider Türkiye’yi ileriye taşıyacaktır.

Görkem Işık