İLKELİK, MERHAMETSİZLİK, CANA SAYGISIZLIK, İŞKENCE ‘İBADET’ OLUR MU? Salman Altundal yazdı

İLKELİK, MERHAMETSİZLİK, CANA
SAYGISIZLIK, İŞKENCE ‘İBADET’ OLUR MU?

İçimizi burkan ortalığın kana bulandığı, insan vahşiliğini
en uç biçimde sergilendiği fotoğrafları, görüntüleri izlemek
artık çok insan için dayanılmaz hale geliyor.
Her Kurban bayrama farklı olmuyor malesef.
Bu kanlı sürece karşı çıkan din adamları, duyarlı insanaların
sayısı artsada somut durum değişmiyor.
İtiraz edenlere kılişe yanıt hazır.
İnsanları kendi çıkardıkları savaşlarda gözünü kırpmadan
kurban eden, emekçileri ilkel koşullarda çalıştırarak
iş cinayetlerinde öldürten, her dönemde din istismarına
sarılarak eğemenliklerini sürdüren muktedirler
aynı demogojiye sarılıyorlar.
“Madem karşısınız o zaman et yemeyin” sakızını çiğniyorlar.
Sanki et yemekle bu vahşi ritüal özdeşmiş gibi.
Sanki karşı çıkanlar sadece vejeteryanmış gibi.
Sanki “Bayram” yapmaya karşı çıkan varmış gibi…

Bir tabiat kanunu olan “Doğal ayıklama yasasına”
inanan birisi olarak ben vejeteryan değilim.
Vejeteryanların tercihlerine, gerekçelerine saygılı olmakla birlikte
insanlar gerektiği kadar et yemelerinin doğru olduğunu düşünüyorum.
Biz insanlar doğanın güçlü yaratıklarıyız ve milyonlarca
yıldır hayvanların etinden, sütünden, gücünden ‘çıkardığı çığlıkları’
hariç her şeyinden yararlanıyor ve onlara hükmediyoruz.
Mezbahanelerde her gün kesip kasap reyonlarında satışa sunuyoruz. Hormonlu, hormonsuz hayvan üretimi artık sanayi sektörünün bir parçası. İnsanların etle buluşabilmelerinde yoksulluk hariç hiç bir sorun yok.
O zaman ekonomik olark da ziyan olan hayvanları toplu olarak,
özel törenlerle boğazlanmasıda neyin nesi…

Bilim insanlarının dışında kendilerine ve sözlerine
güvenilir önemli bir ilahiyatçı gurubu da hayvanların
“boşuna kesildiğini” artık yüksek sesle ifade ediyor.
“Kurbanın” islam öncesi bir kültür olduğunu belirtiyorlar.
Detayı tarih bilmi ayrıntısıyla yazıyor.
Özeti şöyle; Tanrıya karşı borçları olduğunu düşünen antik çağlarda
yaşamış insanlar tapındıkları tanrılara hayvan değil insan kurban ederlerdi. İnsanlığın avcılık evresinde de, çobanlıkta da, toprağa yerleştikten
sonra da, hatta ticaretle uygarlığa geçildiği, tarihin başladığı antik
toplumlarda da insan kurban edildi.
Çin´de, Hint´te, Mısır´da Aztek´te, Afrika´da, Roma ve
Yunan´da da böyle oldu. Kurbanlar daha çok bakireler ve çocuklardı.
Sonra yavaş yavaş insanın yerini hayvan aldı.
Tek Tanrılı dinler ve bu arada İslam dine inanalarda bunu benimsedi.
İbrahim Peygamerin rüyası, oğlu İsmaili kesme yerine koç gönderilmesi ise inanmaya hazır insanlara yönelik üretilmiş bir menkibeden başka birşey değil.

BU RİTÜEL BU HALİYLE “BAYRAM” OLMAKTAN ÇIKTI

21. yüzyılda karşılaştığımız manzara ürkütücü, rahatsız edici.
Bir danayı ayaklarından direğe bağlayıp, bayılsın diye
elbirliğiyle kafasına sopayla vurmak…
Canını kurtarmaya çalışan bir boğayı bıçakla delik deşik etmek…
Kaçan bir hayvanı kentin ortasında kurşun yağmuruna tutmak…
Etrafa saçılmış iç organlar, kana bulanan, kan kokan çevremiz…
Kan renginde akan ve denizlere ulaşan dereler…
Kurban kesen binlerce insanın kendini kesmesi…
Daha sayamadığımız bin bir türlü görüntü…
Ve bu vahşi manzaraları izleterek çocuklarımızı büyütmek…
Ne kadar ibadet?..
İlkellik,merhametsizlik, cana saygısızlık, hayvana işkence
‘ibadet’sayılabilir mi?
Üç günlük bayram süresi içinde Hicaz´da ve İslam dünyasında
on milyonlarca hayvan kesildi.
Türkiye’de ise 2 milyon büyük-küçük baş hayvanın
büyük bölümü malesef ilkel koşullarda gırtlaklarından kesilerek
toplu bir katliama imza atılıyor.

Hijyen ortamlar, özel kesim yerleri gerçeği değiştirmiyor.
Bu “kurban etme” yönteminden rahatsız olan insanların,
din adamlarının seslerinin daha gür çıkması, bu ritüelin
gözden geçirilp günümüze uygun biçimde ikame
edilmesi artık kaçınılmaz oldu…
Kurban kesmek, sünnet mi, vacip mi, farz mı, nasıl bir ibadettir ben bilmem. Benim şiddetle önerim din adamları artık mevcut durumu gündemlerine almaları gerektiğidir.
Bu “kurban etme” tarzının üzerine düşünmeli ve
insani öneriler yapmaları gerekiyor…
Kurban kesenler gerçekten hayır için yapıyorlarsa,
hayır yapacak mağdur insanımız ve yerlerimiz, kurumlarımız o kadar çok ki. Yardımı her türünü yapabilirler.
Hiçbir canlı, inanç uğruna gırtlaklarından kesilerek katledilmeyi hakketmiyor.
İş paylaşmak, dayanışmak ise bir bayrama ya da özel bir güne ihtiyacınız yok. Yıl boyu zor durumdaki insanlarla dayanışabilirsiniz, bunun için
özel bir günün gelmesini beklemeye gerek yok. Bunun için hayvanları
ulu orta boğazlayarak öldürüp etini dağıtmaya hiç gerek yok.

Salman Altundal