“HOCAMIZA BU KİTABIMIZI DA SUNDUK”

“HOCAMIZA BU KİTABIMIZI DA SUNDUK”

Yayımlanan eserlerimi ilk sunduğum isimlerden birisi kıymetli Hocam Prof. Dr. Mim Kemal Öke olur… O da alır almaz öper, başına koyar… Emeğe saygının ifadesidir…
Hocamıza yeni çıkan “Çınarın Doğuşu” adlı eserimi de takdim ettim. Osmanlı Devleti’nin kuruluşu ve yıkılma tehlikesi geçirdiği dönemi içeriyor. Onlarca eser, onlarca kaynak, onlarca yeni bilgi yer alıyor. Diyalogları ve sohbetleri ilgiyle okuyacağınızı düşünüyorum.

HOCAMIZ YAŞAYAN BİR DEĞER!…
Kıymetli Hocamız ile Bağcılar Belediyesi’nin düzenlediği “Adanmış Ömürler” söyleşisinde bir araya gelme fırsatımız oldu. Davetlilere anılarını anlattı. Duygulandırdı, bilgilendirdi, ders verdi. Alınacak çok ders ve nasihat olduğunu düşünüyorum. Lütfen sabırla okuyunuz…
Ne mi anlattı? Geliniz özetleyeyim: 
1) Çocukken Nişantaşı’nda oturduğunu belirten Hocamız, merak ettiği için camiye gitmek istediğini anlattı. Çevresindekiler ise, ‘camide ne işin var . Oraya kapıcılar gider. Hadi bara içmeye gidelim’ dediğini ekledi. Buna rağmen yine de Teşvikiye’deki meşhur camiye gittiğini belirten Prof. Öke, şöyle devam etti: “Gerçekten gittiğimde içeride sadece apartmanların kapıcıları vardı. Onlar da bana, ‘Sen Masonun torunu değil misin? Burada ne işin var? Çık git” diye dışladılar!”
Peki Hocamız ne yapmış? Yılmıyor, kendisini çok iyi bir mümin olarak yetiştiriyor. Alim oluyor… Kovulduğu camide artık vaaz veriyor!…Hem de iyi bir Mevlevi…

2) 28 Şubat sürecinde Hocalık yaptığı üniversiteden istifa ettiriliyor!.. İşsiz ve para sız kalıyor. Yani; diğer deyişle yokluğa terk ediliyor. Evini satmak zorunda kalıyor. Erkek evladı henüz çocukken ağır rahatsızlık geçiriyor. Yurt dışında tedavi imkanı vardır!.. Ancak para yok!…6 bin TL gerekiyor. Bir gün kapısını paralı ve etkili biri çalıyor. Önüne çek uzatıyor ve şöyle diyor: “Al sana 26 bin TL. Çocuğunun hasta olduğunu biliyoruz. Tedavi ettirirsin”
Hoca soruyor: “Niçin?”
Adam devam ediyor: “Ermenilerle ilgili yazdıklarını artık yazma. Tüm çalışmalarını geri çek!..” Hocanın asabı bozuluyor: “Defolun” diyor, çeki eline tutuşturup kovuyor!..Canı çok sıkkındır. Paraya ihtiyacı elzem. Yok! Lakin koca yüreği vardır… Ruhunu sokağa atar. Kaldırımlarda gezinir. Sıkıntı büyüktür. Başını kaldırır ve gözleri gibi yaş toplamış ağır, gri bulutların asılı durduğu gökyüzüne bakar. Ve haykırır: ‘Ey Allah’ım bana niçin yardım etmiyorsun?” Hoca o haykırış sonrası her şeyin değiştiğini söylüyor. Duygu doludur. Aynen şöyle diyor: “İşte o günden sonra her şey değişti. Para geldi, çocuğumu tedavi ettirdim. Şükürler olsun!..”

3) Engelli kızı Nazlı ile ilgili bazı ibretlik ve derslik rüyalarından bahsetti. Lütfen okuyunuz…:
“Rüyamda bir nehrin kenarındayım. Karşıya geçebilmek için kılıcın üzerinden geçmek zorundayım. Ancak, kılıcın keskin tarafı üst tarafa bakıyor. Geçmem mümkün değil. Üzerine basıp geçemiyorum. Bu sırada Nazlı uzattığı eliyle elimi tutarak beni karşı tarafa geçirdi… Diğer rüyasını ise şöyle anlattı. “Vefat etmişim. Cennetteyim. Melek önüme üç katalog koyuyor. Birinde lüks araçlar var. İkincisinde villa ve saraylar var. Üçüncüsünde de huriler… Tüm katalogları bir kenara bırakıyorum. Melek, beğenmediğimi görünce bana “ne dileğin var ise söyle verelim” diyor. Bende; ‘kızım Nazlı’yı isterim’ diye karşılık veriyorum. Bunun üzerine Melek bana: ‘Onarılmış mı, yoksa engelli haliyle mi istersin?’ diye soruyor. Bende: ‘Onu engelli olarak sevdim. Olduğu gibi istiyorum’ diyorum. Gözlerimi açtığımda mutluluktan uçuyordum. Benim için en büyük cennet Nazlıdır…,”
Allah, Hocamıza, selamet versin…Sağlıklı ve sıhhatli ömür temenni ediyorum.
Hocamızdan öğrenecek çok şeyimiz var.

İbrahim Karahan