“Gidenin Ardından..” Başarılı yas tutmanın psikolojik dinamiklerini bilimsel olarak açıklayan bir kitap. Prof. Dr. Özler Aykan kitabını kaybettiği can dostuna ithaf etti gelirini de bağışladı

“Gidenin Ardından” Başarılı yas tutmanın psikolojik dinamiklerini bilimsel olarak açıklayan bir kitap.. Prof. Dr. Özler Aykan kitabını kaybettiği can dostuna ithaf etti gelirini de bağışladı

20 Agustos 2017 tarihinde kaybettigim CEM LOKMANHEKİM’İN ANISINA…

Biz aslında biraz da kaybettiklerimiziz…

Yitim, bizlere sormadan öykümüzün bir köşesinden giren davetsiz bir misafir gibi.

Hem de kapıyı çalmıyor!

Çoğu zaman uzun süre yatıya kalıyor ve asla gitmeyecekmiş gibi ürkütüyor.

Gittiğinde ise sanki hemen geri döneceğini ve belki bu kez kapımızı çalacağını düşünüyoruz.

Bir yandan gelmesini istemiyoruz, diğer yandan kulağımız kapıda bekliyoruz.

Ne zaman ki bir daha asla dönmeyeceğini anlıyoruz; işte o an her şey sonlanıyor, ancak sonlar ansızın yeni bir başlangıca dönüşüyor ve yitim daima bizimle yaşıyor.

Bu kitap üzerinde çalışmaya başladığım dönemde hayatımın kilometre taşlarını yerine koyarken daima yanımda olan, emeklerini, sevgilerini, sadakatlerini benim için tıpkı paha biçilmez bir inci kolye gibi dizmiş olan çok sayıda hocalarımı, akrabalarımı ve ölümü benden gizlendiği için cenaze törenlerine bile katılamadığım arkadaşlarımı, dostlarımı yitirdim.

Şimdi yitimlerim için ağlayamıyorum, mezarlık ziyaretleri yapamıyorum, çünkü onları kaybettiğime inanamıyorum.
Çözümlenmemiş yaslarımın benden her an ne/neler aldığının ve daha da alacağının da bilincindeyim.

Zihnimde sürekli beliren mazimi yüzümdeki yağmur kokan tebessüme terk ettim.

Acılarımı, evimin çatı katından her gece bana şefkatle göz kırpan ve ormandaki ağaçlarımın dallarını sarmalayan hüzünlü ay ışığına emanet bıraktım.

Hırçın deniz dalgalarının boğazımda düğümlediği kederim, sığınaklarım olan limanlarda tutsak…

Anılarım, anlarım ve tüm duygusal bagajlarım öylesine ıssız bir yerde duruyorlar ki; orada güneş neden mavi, çimenler neden kırmızı, deniz neden siyah diyen yok!

Yitimlerimi düşünmekten kaçmak için gözlerim ağrıyıncaya dek çalışıyorum.

Tasarlıyorum, yaratıyorum, doğacak güneşin ışığını bekliyorum.

Sonra ansızın kilitlenip kalıyorum, çünkü yeniden yitirdiklerim oluyorum.

Ölüm yitimin en somut olanıdır. Ölüme karşı verdiğimiz tepkiler, geçmişimizdeki yarım kalmış, dayatılmış ya da aceleye getirilmiş tüm ayrılıklarımızın kalıntılarını da içinde barındırmaktadır. Bu nedenle, kitabımızda duygusal yapılarımızın, kişisel tarihimizin kederimizi nasıl şekillendirdiğini açıklamak için ölümü bir prototip olarak kullandık.

Toplumumuzda yalnızlığı ve yardımsızlığı yaşayan insanların sayısı tahmin edilenin ötesinde oldukça büyük boyutlardadır. İnsanın yalnızlık ve yardımsızlık duygusunu pekiştiren pek çok faktörün devreye girdiği günümüzde psikanaliz alanında krize müdahale gibi yaklaşımların önemi git gide artmaktadır. Bu tespitten yola çıkarak genellemelere varmak doğru olmasa bile, kitabımızda insanların yas tepkileri gibi alışıldık ve normal kabul edilen pek çok olay ve durum içerisindeyken yardıma ihtiyaçları olabileceğine vurgu yapmak istedik.

Psikodinamik açıdan bakıldığında nesnenin realitedeki yitimiyle iç gerçekliğimizdeki varlığı, ilişkimizin bir ‘iç ilişki’ olarak süre gider olması bizi ruhsal yönden sağaltan ya da darbeleyen süreçlere taşıyabilir. Yas çalışması, yitirilenin ardından uzun bir zamana yayılan duygusal-zihinsel muhasebenin, tabiri caizse, ölümden yaşam çıkarmaya çalışmanın bir yoludur.

Yas, çok boyutlu, zorlayıcı ve stresli bir süreçtir, ancak kesinlikle bir hastalık değildir. Bu hassasiyetin gerekliliğinden ötürü kitabın tüm bölümlerinde, teorik bilgiler ya da olgu sunumlarında ‘hasta’ kelime-sinin değil ‘analizan’ kelimesinin kullanılmasına özen gösterdim. Ruhsallığın değişik boyut, süreç ve katmanlarını inceleyen bir bilim dalı; ruhsal soru, sorun, arayış ve bozukluklar konusunda etkili bir sağaltım tekniği olan psikanalizin literatüründeki kavramları ve teorileri de okuyucuya açıklayıcı bir üslupla aktarmaya gayret ettim.

Kitap üç kısma ayrılmıştır: Birinci kısımda, komplike olmamış yas (uncomplicated mourning), bir başka deyişle, aramızda bitmemiş meselelerin az olduğu ve bir bireyin katlanılabilir yitiminden (tolerable loss) sonra geçirdiğimiz psikolojik uzlaşmalarımız (pychological negotiations) incelenmiştir. Başarılı yas tutmanın dinamikleri ve sonucunda gerçekleşen değişimlerimiz ve yenilenmelerimiz bu kısımda anlatılmıştır. İkinci kısımda, yası komplike eden risk faktörleriyle başlayarak komplike yas (complicated mourning) incelenmiştir.

Çözümlenmemiş yasın (unresolved mourning) izlediği üç temel yol incelenmiş ve bu yollar psikanalitik ve psikoterapötik olgular eşliğinde açıklanmıştır. Bu bölümün sonunda ‘aile içi keder’ konusu da oldukça geniş kapsamlı bir biçimde ele alınmıştır. Üçüncü kısımda ise yasın sağaltımla, insanoğlunun esnekliğiyle ve yaratıcı uyumlarla çözümlenmesi tartışılmıştır. Yasın sanatçılara bir esin kaynağı olabileceği araştırılmış ve yas ile yaratıcı süreçler arasındaki bağlantılar incelenmiştir.

Vamık D. Volkan hocama kitabın önsözünü yazma onurunu bana lütfettiği için teşekkür ediyorum.

Ve yüreğinin daima benimle olduğunu bildiğim ışığıma, üzüm taneme; CEM LOKMANHEKİM’e…

Hayata bilgi ve yaratıcılıkla müdahale edebilmek dileklerimle.

Prof. Dr. Özler AYKAN 
Londra, Ağustos 2018