Genetiği Değiştirilmiş Vatandaş bu durumdadır. Bitkiler de ise durum şudur

 

Maalesef  vatandaşların durumu bu!
Bitkilerdeki durum ise aşağıdaki gibidir..

GDO ne demek:

Bir canlının gen diziliminin değiştirilmesi ya da ona kendi doğasında bulunmayan bambaşka bir karakter kazandırılması yoluyla elde edilen canlı organizmalara “Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar”,kısaca GDO adı veriliyor.

GDO (genetiği değiştirilmiş organizma) kısaca bitki ve hayvanların genetik mühendisliği teknikleriyle bilim adamlarınca oluşturulan yeni formlarıdır.

GDO Nedir?
GDO bitki ve hayvanların laboratuvar ortamında bilim adamları tarafından genetik özelliklerinin değiştirilmesi sonucu oluşan yeni tarımsal ve hayvansal ürünlerdir.

GDO’nun amaçları şunlardır:

Bitki ve hayvanların doğal yaşam alanları hariç yerlerde büyüyebilmesi
Böceklere karşı dirençli hale gelebilmesi
Sert hava koşullarında yetişebilmesi
Saha fazla ürün elde edilebilmesi (inek sütü gibi)
Bu teknikler bir bitki veya hayvan DNA’sına gen yerleştirmek ya da bu DNA’lardan gen çıkarmak için kullanılır. Bilim adamları genetik teknolojisini, soğuk havalara dayanıklı don önleyici balık genine sahip domates ya da yabancı otları öldürmede kullanılan ilaçlara karşı dayanıklı bakteri genine sahip mısır bitkisi gibi doğal yaşamda hiç bulunmayan biyolojik karakterde bitki, hayvan ve virüs ve bakterileri üretmek için kullanırlar. Örneğin, genetik mühendisleri Bacillus thuringiensis diye bilinen bir bakterinin genini mısır DNA’larına enjekte etmişlerdir. Bt geni böcekleri öldüren bir proteini ifade etmektedir ve mısıra transfer edilen bu gen böceklere karşı kendi kendine zehir üretebilmesini sağlamıştır.

DNA’nın Değişmesinin Olası Zararları
Fakat genetik mühendisliğiyle yöntemleriyle bir bitki DNA’sına gen yerleştirme rastgele olmaktadır ve bilim adamları genin nereye gittiği hakkında bir bilgiye sahip değildir. Bu da diğer genlerin çalışmasını engelleyebilmekte ve besinlerde daha önce hiç bulunmayan proteinlerin üretilmesine ve toksin ve alerji üreten yeni bir bitkinin dolayısıyla da sağlığa zararlı tüketeceğimiz yeni bir besinin oluşmasına neden olmaktadır.

En Yaygın Gdo’lu Ürünler
Bitki ve besi hayvanları ürünleri gibi GDO’lu ürünler marketlerde bulunmaktadır. GDO bitkileri sandığımızdan çok daha fazla yaygındır. Aşağıda en azından bir marketten alışveriş yaparken daha dikkatli olabileceğimize yarayabilecek en yaygın GDO’lu ürünlerin listesi verilmiştir.

1. Soya Fasulyesi
Marketlerde bulunan soya fasulyesinin yaklaşık % 90’ı yabancı bitki öldürücü kimyasallara karşı dirençli olması için modifiye edilmiştir. Bu kimyasallara karşı artan direnç çiftçileri yabani otları öldürmek için daha fazla ilaç kullanmaya zorlamıştır. Sonuçta sadece genetik olarak modifiye edilmiş soya fasulyesi üretilmekle kalınmamış ve daha çok kimyasalla yüklü bir ürün ortaya çıkmıştır.

2. Mısır
Mısır da en fazla oranda genetiğiyle oynanan ürünlerden biridir. Örneğin Amerika’da çiftçilerin yarısı GDO’lu tohumlar kullanmaktadır. Bu da büyük oranda doğrudan ya da dolaylı (hayvanlara verilen mısır daha sonra süt ürünleri olarak yine insanlara dönmektedir) olarak insanların tüketimiyle sonuçlanmaktadır.

3. Pamuk
Pamuk da hastalıklara karşı direnç kazanabilmesi için genetik olarak modifiye edilen ürünlerdendir. En büyük risk de pamuk yağındadır. Hindistan, ve özellikle Çin kaynaklı pamuğun insan hayatı için büyük risk taşıdığı düşünülmektedir.

4. Süt
İneklere daha hızlı büyümeleri için ve verimlerinin artması için büyüme hormonu enjekte edilmektedir. Bu hormonlar da üretilen bazı sütlerde bulunabilir. Bu büyüme hormonlarının insan vücudu içinde değişik olumsuz etkileri olabilmektedir.

GDO (genetiği değiştirilmiş organizma) kısaca bitki ve hayvanların genetik mühendisliği teknikleriyle bilim adamlarınca oluşturulan yeni formlarıdır.

GDO Nedir?
GDO bitki ve hayvanların laboratuvar ortamında bilim adamları tarafından genetik özelliklerinin değiştirilmesi sonucu oluşan yeni tarımsal ve hayvansal ürünlerdir.

GDO’nun amaçları şunlardır:

Bitki ve hayvanların doğal yaşam alanları hariç yerlerde büyüyebilmesi
Böceklere karşı dirençli hale gelebilmesi
Sert hava koşullarında yetişebilmesi
Saha fazla ürün elde edilebilmesi (inek sütü gibi)
Bu teknikler bir bitki veya hayvan DNA’sına gen yerleştirmek ya da bu DNA’lardan gen çıkarmak için kullanılır. Bilim adamları genetik teknolojisini, soğuk havalara dayanıklı don önleyici balık genine sahip domates ya da yabancı otları öldürmede kullanılan ilaçlara karşı dayanıklı bakteri genine sahip mısır bitkisi gibi doğal yaşamda hiç bulunmayan biyolojik karakterde bitki, hayvan ve virüs ve bakterileri üretmek için kullanırlar. Örneğin, genetik mühendisleri Bacillus thuringiensis diye bilinen bir bakterinin genini mısır DNA’larına enjekte etmişlerdir. Bt geni böcekleri öldüren bir proteini ifade etmektedir ve mısıra transfer edilen bu gen böceklere karşı kendi kendine zehir üretebilmesini sağlamıştır.

DNA’nın Değişmesinin Olası Zararları
Fakat genetik mühendisliğiyle yöntemleriyle bir bitki DNA’sına gen yerleştirme rastgele olmaktadır ve bilim adamları genin nereye gittiği hakkında bir bilgiye sahip değildir. Bu da diğer genlerin çalışmasını engelleyebilmekte ve besinlerde daha önce hiç bulunmayan proteinlerin üretilmesine ve toksin ve alerji üreten yeni bir bitkinin dolayısıyla da sağlığa zararlı tüketeceğimiz yeni bir besinin oluşmasına neden olmaktadır.

En Yaygın Gdo’lu Ürünler
Bitki ve besi hayvanları ürünleri gibi GDO’lu ürünler marketlerde bulunmaktadır. GDO bitkileri sandığımızdan çok daha fazla yaygındır. Aşağıda en azından bir marketten alışveriş yaparken daha dikkatli olabileceğimize yarayabilecek en yaygın GDO’lu ürünlerin listesi verilmiştir.

1. Soya Fasulyesi
Marketlerde bulunan soya fasulyesinin yaklaşık % 90’ı yabancı bitki öldürücü kimyasallara karşı dirençli olması için modifiye edilmiştir. Bu kimyasallara karşı artan direnç çiftçileri yabani otları öldürmek için daha fazla ilaç kullanmaya zorlamıştır. Sonuçta sadece genetik olarak modifiye edilmiş soya fasulyesi üretilmekle kalınmamış ve daha çok kimyasalla yüklü bir ürün ortaya çıkmıştır.

2. Mısır
Mısır da en fazla oranda genetiğiyle oynanan ürünlerden biridir. Örneğin Amerika’da çiftçilerin yarısı GDO’lu tohumlar kullanmaktadır. Bu da büyük oranda doğrudan ya da dolaylı (hayvanlara verilen mısır daha sonra süt ürünleri olarak yine insanlara dönmektedir) olarak insanların tüketimiyle sonuçlanmaktadır.

3. Pamuk
Pamuk da hastalıklara karşı direnç kazanabilmesi için genetik olarak modifiye edilen ürünlerdendir. En büyük risk de pamuk yağındadır. Hindistan, ve özellikle Çin kaynaklı pamuğun insan hayatı için büyük risk taşıdığı düşünülmektedir.

4. Süt
İneklere daha hızlı büyümeleri için ve verimlerinin artması için büyüme hormonu enjekte edilmektedir. Bu hormonlar da üretilen bazı sütlerde bulunabilir. Bu büyüme hormonlarının insan vücudu içinde değişik olumsuz etkileri olabilmektedir.

5. Şeker
Şeker kamışlarının da direnç kazanabilmesi için birçok ülkede genetiği değiştirilmektedir.

6. Aspartam
Aspartam da yapay tatlandırıcı olarak birçok insan tarafından şeker yerine kullanılmaktadır. Aspartamın vücutta kanserojen etki yaptığı ispatlanmıştır. Aspartam genetik olarak modifiye edilmiş bakterilerden üretilmektedir.

7. Kanola Yağı
Kanola yağı da en fazla satışı yapılan GDO’lu ürünlerdendir.

8. Kabak
GDO’lu kabaklar böceklere karşı daha dirençli olmasını sağlayan bir toksik protein içermektedir. Bu böcek öldürücü son zamanlarda insan kanında, hamile kadınlarda ve fetüste görülmüştür. Bu da bazı böcek öldürücülerin parçalarına ayrılıp vücuttan atılmadan insan vücudunda kalabildiğini göstermektedir.

Bu 8 ürün hariç daha birçok ürün market raflarında hiç haberimiz olmadan yerini alabilmektedir.

GDO’nun Zararları
Vücut Sistemlerini Bozması
Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde GDO’lu ürünlerin organ tahribatına, sindirim ve bağışıklık sisteminde düzensizliklere, yaşlanmanın hızlanmasına ve kısırlığa neden olduğu tespit edilmiştir.

Vücuttan Atılamaması
İnsanlar üzerindeki çalışmalarda ise GDO’lu proteinlerin ve kimyasalların bazılarının sindirime uğramadan vücut içinde kalabildiği ve muhtemel uzun vadeli zararlara neden olabileceği görülmüştür. Örneğin, soya fasulyesine enjekte edilen gen vücudumuzda yaşayan bazı bakterilerin DNA’larına transfer olabilmektedir ve ayrıca GDO’lu mısır tarafından üretilen toksik böcek öldürücü hamile kadınlarda ve onların doğmamış fetüslerinde görülebilmektedir

Kronik Hastalıklarda Artış
ABD’de GDO’ların 1996 yılında ortaya çıkmasından sonra sağlık problemleri artmıştır. Kronik hastalıklara sahip Amerikalıların oranı sadece 9 yıl içinde %7 lerden %13 lere çıkmıştır. Gıda alerjileri birdenbire yükselmiş, otizm gibi hastalıklar, üreme düzensizlikleri, sindirim problemleri ve diğer rahatsızlıklarda bariz artışlar gözlenmiştir.

Tahmin Edilemeyen Riskleri Artırması
Genetik mühendisliği birbiriyle alakası olmayan türlerin genlerini birbirine karıştırarak tahmin edilemeyecek yan etkilere kapı aralamaktadır. Dahası transfer edilen genin türünden bağımsız olarak üretilen yeni tür bitkiler yeni toksinler, alerjenler, kanserojenler ve beslenme zaafiyetleri gibi zararlar doğurmaktadır.

Ekosistemi Bozması
GDO’lu ürünler ve onlarla alakalı böcek öldürücüler kuşlara, böceklere, amfibilere, deniz ekosistemine ve topraktaki organizmalara zarar vermektedirler. Bu zararlı kimyasallar biyoçeşitliliği azaltmakta, su kaynaklarını kirletmektedir. Örneğin, GDO’lu mısırlar kral kelebeklerin habitatını ortadan kaldırmaktadır. Bu kelebeklerin miktarı ABD’de %50 oranında azalmıştır. Böcek öldürücüler amfibilerde doğum bozukluklarına, embriyonik ölümlere, hormonal bozukluklara ve organsal tahribatlara neden olmaktadır. GDO’lu kanola yağının da benzer zararları verdiği ispatlamıştır.

Özetle GDO’lu ürünler sadece insanın değil doğanın tüm varlıklarını tehdit eden bir unsur haline gelmiştir. Bitki ya da hayvan bakteri ya da virüs GDO’lu ürünler hangi canlıya zarar verirse versin doğrudan ya da dolaylı yoldan insan sağlığına da zarar vermektedir. Bu yüzden GDO’lu ürünleri tüketmemek hayati bir önem taşımaktadır.