BİR GAZETECİLIK ANISI (ACISI).. Yerde bana uzanan bir el gördüm. Ömrüm boyunca aklımdan çıkmayan o sahne.. Artık gazeteci değil, sadece bir insandık. Aydın Baylan’dan acı bir gazetecilik anısı (NOT: Gazeteciler tarihin tanıklarıdır)

BİR GAZETECİLIK ANISI (ACISI)…

Pencereden dışarı bakıyorduk, günlük güneşlik bir İstanbul vaadediyordu açık gökyüzü.
Haber toplantısı öncesi her gün ki gibi pencere kenarında kısa sohbetler yapılıyordu.
Şehrin (o da mezarlık olduğu için) yeşil kalabilmiş tek bölgesi Zincirlikuyu’ya bakan gözlerimize önce kuvvetli bir ışık vurdu.
Ardindan yoğun bir toz bulutu kapladı, Büyükdere Caddesini.
Ve en son kulakları sağır eden büyük bir patlama sesi geldi.
İlk anda, yeni açılan AVM’ye bomba konulduğu aklımıza geldi.
Ve o an haberciliğin şaşmaz kaidesi devreye girdi: Olay yerine koş, çabuk ol.
Ağzımdan çıkan eyvaha, kameramanlara seslenen “Çabuk olun, beni takip edin” sözcükleri eşlik etti.
Bulunduğumuz akıllı binanın kırılan camlarının arasından sokağa fırladığımızda, patlamanın etkisiyle etrafa dağılan çeşitli cisimlerden yaralanan insanlarla karşılaştık, Levent merkeze doğru koşarken.
Ve koşarken beynimiz de çeşitli senaryolar üretiyordu.
5 gün önce Sinagoglara saldıran EL KAİDE yine nereye saldırmıştı?
Sorunun cevabı biraz sonra ortaya çıkıyordu.
Levent’in o haşmetli HSBC binasından yayılan SİREN sesi, yanan binanın her yerinden akan sular, saldırının hedefini işaret ediyordu.
Binanın girişinde yerde yatanlara baktığımda, aklımdan bu bölgede ne kadar çok zenci varmış düşüncesi geçti.
Ama durup bunun üzerin de fikir yürütecek zaman yoktu..
Patlamayla yıkılan binanın ilk katlarına ulaştığımda, içeriden çıkmaya çalışan yaralılarla karşılaştık. Artık gazeteci değil, sadece bir insandık.
Kimilerinin koluna girerek, daha ağır olanları sırtlayarak dışarı çıkarttık.
O sırda gözüm bir başka meslekdaşıma, Burak Ersemiz’e takıldı.
Yaralılara yardım ediyordu.
Ve ben yılların tecrübeli muhabirini şoke eden an: Yerde bana uzanan bir el gördüm, belli belirsiz yardım isteyen kelimeler söylüyordu.
Gayri ihtiyari elimi uzatıp, yerden kaldırmak için çektim….
Normalde bundan sonrasını herkes yazamaz..
Ancak mesleğinin büyük bölümünü polis – adliye haberciliği yapanların (günde en az 2-3 ceset gören) gazetecilerin edindiği o teflon duyarsızlığı üstün gelerek yazıyorsunuz…
O el , elimde kaldı maalesef..
Ömrüm boyunca aklımdan çıkmayan o sahne..
Ne yaparsınız o kolu, geri veremezsiniz, atamazsınız.. Ne yaparsınız, ne?
Usulca yanına bıraktım….
Sonraları öğrendim, meslektaşım, kardeşim, Burak’ın da aynı acıyla karşılaştığını maalesef.

20 Kasım 2003 Levent  /  İstanbul HSBC patlamasında ölen 11 canın anısına…

Aydın Baylan