Bayram gelmiş neyime! Cemil Özyıldırım’ın bu yazısını okumadan “Basın Bayramı, Gazeteciler Bayramı, Sansürün Kaldırışı Bayramı” vs idrak edemezsiniz..

Bayram gelmiş neyime !..

•134 gazeteci cezaevinde •Türkiye, dünya basın özgürlüğü sıralamasında 157. sırada •12 bin işsiz gazeteci var •Son 3 yılda 2397 basın kartı iptal edildi • Medyanın yüzde 95’i iktidar kontrolünde •İnternet gazetecileri takipte ve güvencesiz •Yerel gazeteler resmi ilân kıskacında •Medya çalışanlarının çoğu sendikasız, toplu sözleşmesiz.

Osmanlı’da basındaki sansürün 24 Temmuz 1908 yılında 2. Meşrutiyetin ilanı ile kaldırılması sonrasında, gazeteciler bayramı ilan edildi. Ancak bu yıl 24 Temmuz’da 111.’nci yılı kutlanan bu bayram günümüzde, yukarıdaki tabloda da görüldüğü gibi, basına yönelik olumsuz koşullar nedeni ile kutlanmıyor. Ne var ki, kutlanmayan bayramın ismi üzerinde de bir ‘’kafa karışıklığı’’ yaşanıyor.
Gazetecinin bayramı için,
kimi ‘’24 Temmuz Basın Bayramı’’,
kimi ‘’Gazeteciler Basın Bayramı’’,
kimi ‘’Sansürün kaldırılışının yıldönümü’’
kimi de ‘’Basın Özgürlük ve Dayanışma Günü’’ ifadesini kullanıyor.
İsim ile ilgili böyle bir karışıklık, 24 Temmuz’daki kutlama mesajlarında ve çeşitli konuşmalarda da, tüm açıklığı ile ortaya çıktı.
Başta Türkiye Gazeteciler Cemiyeti olmak üzere bazı basın meslek örgütleri, 24 Temmuzu ‘’Basın Bayramı’’ olarak değerlendirirken, Türkiye Gazeteciler Sendikası ve Devrimci İşçi Sendikasına bağlı Basın-İş , ‘’Bayram’’ kelimesini kullanmayarak ‘’Sansürün kaldırılışının yıldönümü’’ değerlendirmesinde bulundu.
Basın Konseyi ise yaptığı açıklamada bayram ismine, ‘’Gazeteciler’’ kelimesini ekleyerek, ‘’24 Temmuz’u Gazeteciler ve Basın Bayramı olarak kutlayamıyoruz’’ diye daha geniş bir anlam yükledi.
Bu genişletilmiş anlama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da katıldı ve mesajı ‘’24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramını kutluyor, her birine başarılar diliyorum.” şeklinde idi.
Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) Başkanı Yılmaz Karaca’nın önerisi de, bugünün koşullarını yansıtıyordu. Karaca ‘’24 Temmuz her yıl Gazeteciler ve Basın Bayramı adı ile kutlansa da, 111 yıl önce kaldırılan sansürün hala var olması nedeniyle TGF, Basın Özgürlük ve Dayanışma Günü olarak anılması gerektiğini, ısrarla savunmaktadır’’ açıklamasını yaptı..

Anadolu’da kutlama mesajları

Anadolu’ya kulak verilecek olursa, yönetici kadrolarda olan Valiler, iş adamları, sivil toplum örgütlerinden çoğunluğu kutlama mesajlarında ‘’Basın Bayramı’’, bazıları ‘’24 Temmuz Basın Bayramı‘’ veya ‘’Gazeteciler Bayramı’’ ifadelerini kullanarak, bayramı kalıplaşmış bir isimle tanımlamadı.
Örneğin Erzurum Valisi Oktay Memiş kutlama mesajında, “Zor koşullarda, büyük bir özveriyle görevlerini yerine getiren basın mensuplarının 24 Temmuz Basın Bayramını içtenlikle kutluyorum’’ diyordu.
Belki, bayramın bu değişik isimler üzerinden anılması yadırganmayabilirdi!.
Ancak, kimliğini gazeteci olarak sürdürenler, tek bir anlam yüklenmesi gereken bayramlarını, hangi isimle anacaktı. ‘’Basın Bayramı mı?’’, ‘’Gazeteciler Basın Bayramı mı?’’, ‘’Özgürlük ve Dayanışma Günü mü ?’’, yoksa ‘’Sansürün kaldırılışının 111’nci yıldönümü mü?’’.

Osmanlı’da sansüre uzanan yol

Osmanlı’da ilk Türkçe gazete, devlet eli ile 1831 yılında basıldı. Adı Takvim-i Vekayi idi.
Gazetenin içeriği sadece devletten haberler, çıkarılan yasalar ve resmi duyurulardan oluşuyordu.
1860 yılının sonlarına doğru yine Türkçe olarak, bu defa özel kesimin Tercüman-ı Ahval gazetesi, yayın hayatına başladı.
Tarafsız kalmaya özen gösteren gazete, bir yıl sonra Ziya Paşa’nın yazıları ile hükümete eleştiri oklarını çevirince, iki hafta kapatıldı.
Bu sansüre atılan ilk adımdı.
Tarih 10 Mayıs 1876 yılını gösterirken, hükümeti eleştiren yayın hayatındaki gazeteler için ‘Ali kararname’’ adı ile sansür kararı çıkarıldı.
Kararname ile uygulanan sansür, resim ve karikatürleri de kapsıyor, yurt dışından getirilen yayınlar denetim altına alınıyordu.
Ayrıca, ülkede çıkarılan gazetelerin, Matbuat Dairesi ve Valilikler tarafından denetlenmeden yayımlanması yasaklanıyordu.
Bazı gazeteler hükümete karşı muhalif yazılar ve haberleri nedeni ile sansüre uğradıklarını “Matbaamızın makinesi kırıldığından birkaç gün gazetemizin neşrine muktedir olamayacağımızı müşterilerimize ilan ederiz” diye ilginç notlarla açıklıyordu.
Basın için sansürlü hayat, 24 Temmuz 1908 tarihinde İkinci Meşrutiyetin yürürlüğe girmesi ile son buldu.
Sansürün kaldırılması gazeteciler arasında bir bayram havası yarattı..
24 Temmuz gerçek gazeteciliğin patlama yaptığı gündü. O günden itibaren yalnız İstanbul’ da 353 gazete ve dergi yayınlanmaya başladı.

Bayramın adı ne olsun?

10 Haziran 1946 yılında kurulan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, gazetecinin de bir basın bayramı olması amacı ile çalışma başlattı.
Çeşitli tarih ve isimler ortaya atıldı. Tartışmalar başladı.
Sonunda Türkiye”de ilk gazetenin çıkış tarihinin “Basın Bayramı” tarihi olarak ilan edilmesine karar verildi.
Ancak ilk gazete konusunda bir görüş birliği sağlanamadı, Cemiyet üyelerinden bir grup, 1831 yılında yayınlanan Takvim-i Vekayi gazetesini ilk gazete olarak kabul ediyordu.
Ancak bir grup da gazetenin bir devlet yayını olmasını gerekçe gösteriyor ve ilk Türkçe gazetenin 1861 yılında yayınlanmaya başlanan Tercüman-ı Hakikat olduğunu ileri sürüyordu.
Tartışmalar uzun süre devam etti. Nihayet tartışmalara Falih Rıfkı Atay son verdi.
Sansürün kaldırıldığı 24 Temmuz’un ‘’Basın Bayramı’’ olarak ilan edilmesi fikrini kabul ettirdi.

Dolmabahçe’ye veda !..

2011 yılına kadar yaklaşık 8 yıl Dolmabahçe Sarayı bahçesinde Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin organizasyonu ile gerçekleşen basından sansürün kaldırılışının yıldönümü törenleri, kutlamaların sonuncusu oldu. Milli Sarayların Kültür Bakanlığından alınarak Başbakanlığa bağlanması ile Dolmabahçe Sarayı da, Başbakanlık tarafından basın bayramı kutlamalarına kapatıldı. Oysa bu son kutlama yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yayınladığı 24 Temmuz mesajında şunları söylüyordu:

“Geçmiş yıllarda ifade özgürlüğüne uygulanan tahdit ve baskıların ceremesini yaşamış biri olarak ifade etmek isterim ki, hiçbir basın mensubunun mesleki faaliyetleri dolayısıyla baskı görmesine, bu baskılar yoluyla basın özgürlüğünün tehdit edilmesine müsaade etmeyiz.
Hükümet olarak, bugüne kadar bu anlayışla hareket ettik; demokrasimizin standartlarının yükselmesi ve basın mensuplarımızın daha özgür bir ortamda mesleklerini icra edebilmeleri için yoğun gayretler gösterdik.
Medya mensupları ve yöneticileriyle bir araya gelerek, basın özgürlüğü konusunda atılması gereken adımları demokratik bir ortamda tartışmaya, ele almaya özen gösterdik.
Bundan sonra da, aynı hassasiyeti göstermeye, hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi yönünde adımlar atmaya devam edeceğiz.”

2011 yılında Dolmabahçe Sarayı Bahçesinde 103.’ncü yılı son kez kutlanan 24 Temmuz töreninde, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) kişi dalında basın özgürlüğü ödülü, cezaevinde tutuklu olan gazeteci Ahmet Şık’a verildi.
Kurum adına ödül alanlar ise, Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) dönem Başkanı Ahmet Abakay ile eski Başkan Ferai Tınç, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Oktay Ekşi ve Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Ercan İpekçi oldu. Ahmet Şık, cezaevinden gönderdiği mesajında “Tutuklu bir gazeteci olarak basın özgürlüğü ödülünü alıyorum. Sansürün kaldırılışının yıldönümü bir kez daha kutlu olsun o halde. Teşekkür ederim.” diyordu.
Şık’ın ödülü, Cemiyet Başkanı Orhan Erinç tarafından avukat Fikret İlkiz’e verildi. TGS Başkanı Ercan İpekçi, tutuklu gazeteciler için çıkardıkları ‘’Tutuklu Gazete’’nin ilk sayısı ile kürsüye gelerek yaptığı konuşmada, “Cezaevindeki gazetecilerin direnişine yeterince katkı veremedik. Bugün Tutuklu Gazete’yi çıkardık. Ama cezaevlerinde bir değil beş gazete çıkaracak sayıda gazeteci var. Böyle giderse bu sayı daha da artacak” dedi.
Ödüllerin ardından her yıl olduğu gibi süresiz basın kartı alan gazetecilere basın kartlarının bir bölümünü veren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da, sansürsüz bir Türkiye dilediğini söyledi.

CHP’den gazeteci raporu

CHP Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi, basından sansürün kaldırılışının 111.’nci yıldönümünde basının kara tablosunu bir raporla ortaya koydu.
Gamze Akkuş İlgezdi, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin ilk yılında, en az 1732 gazetecinin işsiz kaldığı bir 24 Temmuz, bayram olarak nasıl kutlanabilir.
2017’de bir önceki yıla göre mahkûm olan gazeteci sayısının yüzde 47 arttığı bir ülkede 24 Temmuz ancak utanç bayramı olabilir.
Medya kuruluşlarının el değiştirerek iktidara yakın insanlara geçmesi, kapanmalara ve daralmalara neden olmakta, gazetecilik yaptıkları için
“istenmeyen” ilan edilen kalemler işsiz bırakılmaktadır’’ dedi

CHP’nin raporu, Bakanlığın veri gizlediğini de ortaya koydu.
İlgezdi, kamu görevini yerine getiren, halkı bilgilendiren gazetecileri sindirmek konusunda özel bir çabası olan iktidarın, 2018 yılında Basın Kanuna ilişkin verileri açıklamayarak yaşanan adaletsizliği gözlerden kaçırma telaşına girdiğini açıklayarak, “2009 yılından beri Basın Kanununa ilişkin verileri açıklayan Adalet Bakanlığı, 2018 yılında bu verileri açıklamaktan vazgeçerek, basın emekçilerinin yaşadıkları mağduriyetin görünmesine engel oldu” diye konuştu.

NOT:
Batıda hükümet sansürü yerine seviye sansürü vardır.
Bu seviyenin olmadığı memleketlerde kanun düşünceyi hudutlandırır.
Düşünce hürriyeti isteyenler, daha evvel düşünce seviyesinin yükselmesine hizmet etmelidirler.
Peyami Safa

Cemil Özyıldırım