3 bin yıllık aşk bu şehirde yaşandı.. Faik Kaptan’ın kaleminden Amastris’in öyküsü

3 BİN YILLIK AŞK HİKAYESİ.
DARİUS’UN KIZINDAN, BÜYÜK İSKENDER’İN BALDIZINA…
İŞTE AMASTRİS EFSANESİ…

Aşağıda okuyacağınız senaryo tadındaki Amastris’in fırtınalı hayatının dekorları Amasra’nın içinde canlı canlı duruyor. Ama isterseniz hayalinizde kendiniz de dekor yapıp canlandırabilirsiniz. Belki bir film yaparsınız. Tadı öyle, çok daha güzel çıkar…

Amastris, Karadeniz’in incisi Amasra’ya adını veren prenses ve kraliçe. Asırlardır adını aldığı kadın gibi güzelliğinden bir şey kaybetmemiş Amasra.

Allah sağlıklı ömür versin Necdet Sakaoğlu hocanın kitabından derlediğim bu kısa yazı, yazı Termik Santral yapmayı hala düşünenlerin bir kez daha düşünmesini sağlarsa sevinirim.

BÜYÜK İSKENDERİN BALDIZI.

Amastris öncelikle Büyük İskender’in baldızıdır. Büyük İskender İran tarihinin en görkemli döneminde yaşamış Pers Kralı Darius’un kızı Roksana’ya aşık olur ve onunla evlenir. Amastris’de Roksana’nın kız kardeşidir. Böylece Büyük İskender’in baldızı ve aynı zamanda da Batı Anadolu’dan Hindistan’a kadar görkemli bir imparatorluk kurmuş olan Kral Darius’un da kızıdır.
İşte bu arada ünlü baldız ve aynı zamanda İran Prensesi olan Amastris, Komutan Kretoros ile evlenir. Ancak Amastris bu evlilikten hoşnut olmaz ve 2 ay sonra boşanır. Bekarlık dönemi fazla sürmeyen Amastris bu kez Tiran Denys ile evlenir.
Bir prensesle evlenen Tiran Denys kısa süre sonra Tiranlığı bırakır ve Krallığını ilan eder. Tabi eşi kral olunca bizim Amlastris’de Kraliçeliğe yükselir

O ARTIK KRALİÇE AMASTRİS’TİR.

Kral Denys ve Kraliçe Amastris bugün Amasra’nın da içinde bulunduğu Sinop’a kadar olan bölgeyi içine alan Paflagonya topraklarına hükmetmeye başlarlar.
Güçlerini sırtlarını dayadıkları enişteleri Büyük İskender’den almaktadırlar.
Çocukları olur. Kızına annesinin adı olan Amastris’in adı verilir. Aradan yıllar geçer. Evlilik devam eder ancak Kral Denys aşırı şişmanlamıştır. Böylece Paflagonya’nın yönetimi tamamen Amastris’in eline geçer.
Kral Denys 16 yıl sonra ölür. Amastris’in ondan sonra önlenemez yükselişi başlar. Fakat çok ihtiraslıdır. Bu yüzden de halkın çoğunluğunun tepkisiyle karşılaşır. Oğullarıyla beraber baskılı bir yönetime geçer ve onlarla birlikte bugünkü Filyostan, Gideros’a kadar ki bölgenin yönetimini kendi üzerine alır.

PERSLİ AMA HELEN DİLİNİ KULLANIYOR.

Kraliçe Amastris kendi topraklarını seçtikten sonra o dönemdeki adı Sesamos olan Amasra’da oturmayı tercih eder. Kendisine bağlı olan kıyı kasabaları ise şunlardır:
“ Tieon (Filyos), Sesamos (Amasra), Kromna (Tekkeönü), Kytoros (Gideros) “
Merkez olarak seçtiği Sesamos yani Amasra, barbarların devamlı akınına uğrayan bir kenttir. Bunun üzerine Amastris öncelikle savunma amaçlı kaleleri inşa eder.
Amastris kökeni Persli olmasına rağmen Helen dilini ve kültürünü çok iyi bilir. Amasra’nın imarında doğu ve batı kültürünü birleştirir. Hatta Babil’in ünlü Asma Bahçelerinin bir minyatürünü bile kentin içine yaptırır.

MEZARININ YERİNE TERMİK SANTRAL

Amastris 16 yıl kraliçelik yaptı. Bu süre içinde yaptığı tüm güzellikler M.S. 3. Yüzyıldan itibaren Hristiyanlığın yerleşmesinden sonra putperestlikle ilgili diye yerle bir edildi.
Amastris’in mezarı kasabanın doğusundaki Gömü ve Tarlaağzı (Ki bugün termik santral yapılması için planlanan bölgedir) arasında kalan Sarıkaya Burnuna yapıldı. Kraliçe Amastris burada gömülüydü. Bazı tarihçiler mezarın yerini buldu. Tespit yapıp etrafını çevirdiler.
Ancak kafa aynı kafa. Dinamit demek ki bu işe yarıyor. Amastris’in mezarına altın bulacağız diye dinamit atanlar, bu gün de aynı yere termik yapacağız diye dinamit atıyor. Yıllar önce orada bir gömü bulacağız diye dinamiti kullananlar aynı fitili bu kez kömür çıkartıp santral yapacağız diye kullanıyor.

GÖZÜNÜ SEVDİĞİMİN FATİH’İ.

Asırlar geçmiş, Karadeniz’de Avrupa’nın ortasından bile gelen korsanlar, köle tacirleri (Şimdinin insan tüccarları) cirit atmışlar.
Fakat yaptıkları tüm hesaplar alt üst olur. Osmanlı’nın başına Fatih Sulta Mehmet geçer. Bunu öğrendikleri anda başlarına gelecekleri bilirler ve 1449’da çıkardıkları bir iç tüzükle Amasra’yı Galata’ya bağlarlar. Koloni olurlar. Bu koloni işte İstanbul’un kuşatılması günlerinde Bizans’a devamlı yardım yapar.

Cihan Padişahı Fatih’in her şeyden haberi olur. Çok sinirlenir ve hepsini bir kenare yazar. Hatta bir gün yanındakilere dönerek, “ Ejderi (Bizans’ı) öldürdükten sonra yılanın başını ( Amasra’daki Cenevizlileri) ezmeye yemin ediyorum” der.
Bizans ve Galata 1453’de fethedilmiştir.

İTALYAN BANKALARI DEVREDE.

Fatih’in bu işbirliğine karşı takındığı tavır özellikle Cenevizlilerin ana yurdu olan İtalya’da panik yaratır.
Amasra’nın fethedileceği tahmini üzerine askeri ve maddi yardım Amasra’ya akın etti. Hatta Banka di San Giogio’nın da finansal yardım yaptığı bilinir.

Cenovalılar Amasra’yı ellerinde tutmak istemektedirler. Çünkü Amasra Kuzey Karadeniz ile İç Anadolu arasında bir üs ve limandır. Esir ticareti yapılmakta büyük paralar kazanmaktadırlar.

FETİH BAŞLIYOR.

Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettikten sonra bir bakar ki Karadeniz’de Samsun dışında Osmanlı egemenliğinde bir tek yer yoktur. Özellikle Amasra’nın da kendi dönemine kadar niçin fethedilmediğini hayretle karşılar.

1460 Ağustos ayında Amasra’ya yönelir.150 gemilik donanmayı 30 bin askerle denizden yola çıkarır. Komutan Mahmut Paşadır. Kendisi de karayolundan gider. Mahmut Paşa nereye ve ne amaçla gittiğini bilmez. Paşaya belirli aşamalarda açması için gizli emirnameler verir.

Fatih Sultan Mehmet yanındaki özel bir birlikle Akyazı Bolu üzerinden Amasra’ya gelir. O sırada donanma da Amasra açıklarındadır. Mahmut Paşa son emirnameyi açar ve Amasra limanına girer.

O sırada Cihan Padişahı Fatih Sultan Mehmet Bakacak bölgesinden Amasra’ya bakar ve o tarihi sözü söyler:

“LALA ÇEŞM-İ CİHAN BU MU OLA?”

Bir tek silah atılmadan Cenevizliler teslim olur. Halk gemilere bindirilir ve İstanbul Galata’ya geri götürülür.
Fatih bir süre sonra bu güzel kente iner ve buraya yakın bölgelerden Müslüman Türk halkının getirilmesi konusunda emir verir.

Kentte 2 kilise vardır. Bunları hemen camiye çevirtir ve ilk namazı kıldırarak oraya tayin ettiği imam da kılıcını teslim eder. Peygamber efendimizin vasiyeti üzerine “Kılıçla fethedilen yerlerde camiye dönen ibadethaneler de Cuma Namazı kıldıran hoca hutbeye o komutanın kılıcıyla çıkar” .
İşte tam 557 yıldır Zindan Mahallesi olarak bilinen Amasra’daki kale içinde bulunan Fatih Camiinde hocalar Cuma Namazlarında minbere o kılıçla çıkar.
Benim bu gerçek senaryom bu kadar. Belgelerini görmek isteyen buyursun gelsin Amasra’ya. Önce müzeyi gezsinler 3 bin yıllık tarihi görsünler. Sonra Kaleyi, Bedesteni görsünler o tarihe dokunsunlar, Perslerden, Cenovalılardan kalan binlerce yıllık hanedanların izlerini yaşayarak seyretsinler.

Sonra Fatih Camiinde bir Cuma namazı kılıp o kılıçlı hutbeyi huşu içinde yaşasınlar. Sonra da gidip Gömü köyü sırtlarında kırmızı bir leke gibi duran termik santralın izlerine bakıp vicdanlarının sesini dinlesinler.

Not: Daha fazla öğrenmek istediklerini de Necdet Hoca’nın kitabından okusunlar veya kendisini bulsunlar.
İsteyen bu özetten bir film bile yapabilir ama sonununu lütfen termik santralle bitirmesinler.
Kalın sağlıcakla.

Faik KAPTAN.