2 köşe yazarı, aynı konuda 2 yazı.. İkisine de gazeteci deniyor. Aslında sadece biri gazeteci.. Karar sizin..

 

Gazeteci ve gazete arasındaki farkı Ahmet Kekeç ile Deniz Zeyrek’i okuyunca ve biraz vicdanınız varsa anlarsınız..

—– Ve aynı konuda 2 yazı—-

Berberoğlu konuşursa yer yerinden oynar
Ahmet KEKEÇ
17 Haziran 2017 Cumartesi

Enis Berberoğlu’na verilen ceza adalet duygularımızı zedeleyebilir, MİT TIR’ları kumpasının “casus” gazetecisi Can Dündar için daha az ceza istenirken ortaya çıkan “25 yıl” kararı “orantısız” bulunabilir, bu orantısızlık FETÖ’yle ilişkilendirilebilir.
Hatta “25 yıl az… Daha çok ceza almalıydı” denilebilir.
Hepsi kabul…
Fakat tartışılmayacak/tartışamayacağımız temel gerçek şudur:
MİT TIR’ları hadisesi, bağımsız bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nin “ulusal güvenliğine saldırıdır” ve düpedüz casusluk faaliyetidir.
Bu tür faaliyetler dünyanın her yerinde cezalandırılır.
Efendim, gazeteci “gazetecilik görevini” yapmıştır.
Doğrudur, gazeteci eline geçen belgeyi/görüntüyü yayınlamak ister… Ama yaptığı iş “ulusal güvenliği” ilgilendiriyorsa ve hele hakkında “yayın yasağı” bulunan bir konuda “gazeteciliğini” hatırlıyorsa, gazetecilik yapması gereken daha hayati konularda araziye uymayı tercih ediyorsa, bunun bedelini öder.
Hangi eylemin “gazetecilik”, hangi eylemin “casusluk” sayılacağı yasalarda belirtilmiştir.
Bu kadar nettir.
Bitmiştir.
Enis Berberoğlu, mahut “yasak belgeleri” Can Dündar’a servis etmekle suçlanıyor. (Can Dündar’ın ifadesine göre, “Belgeleri benden aldığını söyleyebilirsin. Çekinecek bir şeyim yok…” demiş. Belli ki, bir garantiyle konuşuyor. Ya da “cezalandırılmayacağını” ve mutemet bir “el” tarafından “korunacağını” düşünüyor.)
O belgeler, gökten zembille inmedi.
Mutlaka birileri tarafından Berberoğlu’na ulaştırıldı.
O “birileri” kim?
Enis Berberoğlu bunu açıklamalıdır.
O isim ya da isimler ortaya çıkarsa, Türkiye’ye kurulan kumpas da aydınlığa kavuşacaktır. İlaveten, FETÖ mamulü “kirli malzemelerle” CHP’yi enforme eden ve koskoca genel başkanı grup toplantılarında “tape” okumak gibi bir “düşüklüğe” sevk eden aktörlerin ve elbette halkı kışkırtmayı görev edinmiş “siyasetçi” kılıklı müntesiplerin ipliği pazara çıkacaktır.
Böylece, Atatürk’ün partisi CHP’ye kurulmuş FETÖ kumpası da boşa çıkmış olacaktır.
Berberoğlu konuşmalıdır!

Star Gazetesi – Ahmet Kekeç

Aynı konuda Hürriyet Gazetesi’nde Deniz Zeyrek imzalı köşe yazısı ise şöyle:

‘Sır’ ve ‘casusluk’ açısından Berberoğlu kararı
CHP milletvekili Enis Berberoğlu, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 25 yıl hapis cezasına çarptırıldı ve tutuklandı.

16 Haziran 2017

Yorumcular, “Teknik detaylara bakmaya gerek yok, bu siyasi bir karar” dese de teknik detaylara bakmak lazım.

Berberoğlu’na verilen ceza, Türk Ceza Kanunu’nun “330. madde”sinin ilk fıkrasına dayandırıldı.
O fıkra şöyle: “Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askerî casusluk maksadıyla açıklayan kimseye müebbet hapis cezası verilir.”
İÇTİHATTAKİ ‘SIR’
2016/4601 sayılı Yargıtay kararına göre “devlet sırrı” şu üç başlıkta özetlenebilir:
“Özünde devlet sırrı olan bilgi ve belgeler./Yetkili makamların açıklanmasını yasakladığı bilgi ve belgeler./Devletin idari kurumlarının gizli tuttuğu bilgi ve belgeler.”
Aynı kararda, hukukçuların “…gizli kalması gereken şey, herkesin bildiği şey haline gelmişse sır olmaktan çıkacaktır” yorumuna da yer veriliyor.
“Sır” kavramıyla ilgili Yargıtay’ın “2010/1586” sayılı kararında da şu yorum yapılıyor:
“…eğer bu çeşit bir bilgi yayınlanıp açıklandığı tarihte esasen daha önce kamuoyunun bilgisi olmuş ve herkes tarafından bilinmekte ise ortak bir sır olma vasfını kaybeder…”
‘SIR’ VE ‘GİZLİLİK’ AÇISINDAN DURUM
Davaya konu olan gelişmeler, 1 Ocak’ta Hatay Kırıkhan’da, 19 Ocak’ta Adana Seyhan’da yaşandı. Savcının talimatıyla hareket eden kolluk kuvvetleri, Suriye’ye giden TIR’lara operasyon yaptı. TIR’larda görevli yetkililer darp edildi, TIR’lara el konuldu. Sonrasında şu gelişmeler yaşandı:
21 Ocak 2014: Olayın fotoğrafları ve detayları bazı gazetelerde yayınlandı.
24 Haziran 2014: Görüntüler, YouTube gibi video kanallarında yayınlandı.
5 Nisan 2015: TIR’ları durduran 34 muvazzaf asker için gözaltı kararı verildi.
8 Mayıs 2015: Tarsus 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Adana Cumhuriyet Başsavcısı, eski il jandarma komutanı ile 3 savcıyı tutukladı.
12 Mayıs 2015: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Almanya dönüşü Türkmenlere insani yardım yollandığını söyledi.
18 Mayıs 2015: AK Parti Siirt Milletvekili Yasin Aktay, “O silahlar Özgür Suriye Ordusu’na gidiyordu”dedi.
29 Mayıs 2015: Cumhuriyet gazetesi “İşte Erdoğan’ın yok dediği silahlar” başlıklı haberi yayınladı.
5 Haziran 2015: Ahmet Davutoğlu Kahramanmaraş’ta “Allah şahit, vallahi diyerek söylüyorum. O TIR’lar Bayır-Bucak Türkmenlerine gidiyordu, engellediler” dedi. Aynı gün o dönem MHP’de olan ancak daha sonra AK Parti’ye katılarak Başbakan Yardımcılığı’na getirilen Tuğrul Türkeş, “Vallahi de billahi de Bayır-Bucak Türkmenlerine gitmiyordu” dedi.
Görüldüğü gibi Cumhuriyet’in haberi, olaydan yaklaşık 18 ay sonra yayınlanmıştı ve içindeki bilgi ve belgelerin çoğu yazılı, görsel ve sosyal medyada alenileşmişti.
‘CASUSLUK’ SUÇU AÇISINDAN DURUM
Yargıtay kararlarına “casusluk” suçunun maddi unsuru, “Suça konu bilgileri siyasal ve askeri casusluk amacıyla temin etmek” diye tanımlanıyor. Suçun manevi unsuru ise genel bir “casusluk kastı” olarak görülüyor.
2016/4601 sayılı Yargıtay kararına göre, “casusluk” için bir bilgi temin etmek ya da hedefe ulaşmak için yapılan gizli haber alma faaliyeti organizasyonuna dahil olmak gerekiyor.
Aynı kararda, “siyasi casusluk” da özetle şöyle tanımlanıyor: “Yabancı devlet yararına Türkiye’nin ve vatandaşlarının zararına olacaklar bilgilerin toplanması…”
Bu davada casuslukla ilgili “yabancı devlet yararı” unsurundan zaten söz edilmiyor.
“Bilgiyi temin etme” konusunda ise dava konusu bilgi ve belgelerin, savcı eşliğinde MİT TIR’larını durduran kolluk kuvvetleri tarafından çekildiği, haklarında açılan soruşturmada delil olduğu göz ardı ediliyor. Dava sürecinde ve kararda Berberoğlu’nun bu görüntüleri birinci kaynaktan temin ettiğine, dışarı çıkardığına dair herhangi bir ilişki, iletişim de ortaya konulmamış.
Ezcümle, ilgili Yargıtay Ceza Dairesi önüne, hem “sır”, hem “casusluk” tanımı açısından Yargıtay içtihatlarıyla çelişen bir dosya gidecek. Bakalım kararı ne olacak?

 

Deniz Zeyrek

Hürriyet Gazetesi

—-

Gazeteci ve gazete arasındaki farkı Ahmet Kekeç ile Deniz Zeyrek’i okuyunca ve biraz vicdanınız varsa anlarsınız..

Karar sizin