“Düzce’deyiz. Kameraman arkadaşım Emrah Öncül. İkinci deprem olmuş”

Düzce’deyiz. Kameraman arkadaşım Emrah Oncul.
Günlerce deprem bölgesinde kalmışız. İkinci deprem olmuş.
Düzce’de bir bina ilk depremde ağar hasarlı olmasına rağmen, sahibinin ısrarlı inatıyla direniyor.
Adam, tam anlamıyla bir salak, “Kolonlar sağlam!” diye diretiyor.
Ama gerçek öyle değil. Bina, gitti-gider.
Bina direniyor, biz haberciler direniyoruz. Meraklıyız. 6 katlı bir bina nasıl çöker? Günlerce bekledik dibinde. Sıtkımız sıyrıldı.Haberciler binanın yakınında geceleri arabada uyuyor.
Bu arada şunu söylemekte yarar var. 6 katlı bir bina kolonları kırılınca 3 saniyede tam anlamıyla çöküyor.
Bina inatçı. Haberciler inatçı. Ama daha bir inat iki adam var. Naçizane ben ve kameraman Emrah Oncul.
Binayı günlerdir takip ediyorum. En üst katındaki çerçevelerin genişlemelerini ve çatırtılarını takip ediyorum.
Epey zaman geçti. Bir akşam Emrah Oncul’e, “Bu gece yıkılacak!” dedim.
Uzun bir kablo çekti kameraya. Mikrofonu bağladı. “Yapma!” dedi. “Yapıcam!*” dedim. O binanın çok yakınlarına kadar çekilen mikrofonun başına geçtim, tüm haberciler uyurken beklemeye başladım. Ve kısa bir zaman sonra bina çöktü.
Anons çekmeye başladım. Bina saniyeler içerisinde kendini bırakırken ve ortam toz duman olurken ben anonsu kesmeden o toz bulutunun arasından bembeyaz bir toz bulaşmış yüzümle Emrah Oncul’un objektifinin önündeydim.
Bina ayaklarımın dibinde çökmüştü. Emrah, bembeyaz tozlu yüzümü karşısında görünce, “Bismilah!” çekti ))
Kimbilir belki o anons sonum olacaktı. Belki de bir kez daha ölümden dönmüştüm. Emrah’ı görünce çok sevinmiştim.
Aynı Emrah Oncul Adana Seyhan Uçak kazasında sırtına grayder kepçesi çarpıp cesetlerle dolu çukura düşerken de aramızdan ayrılmamıştı. Gazetecilik böyle bir şey galiba. Şimdiki asalaklar gibi stüdyolarda ahkam kesmekle olmuyor.

Yaşar Gürsoy